Biz insanoğlu yaşayan canlı varlık olarak dünyaya ettiğimiz kötülüğün bedeli ile yaşıyoruz.
Ona karşı tedbirler alıyor zaman zaman onu yendiğimizi de düşünüyoruz..
Oysa doğa insana sadece zaman bağışlıyor..
Gün geliyor insanoğlunun müdahele ettiği tüm dengeler yerini doğanın kendini yenileme sürecinde acıları ile insanımızı da başbaşa bırakıyor.
Bu gün en masum olarak bilinen su göletleri, hidroelektrik santralleri sadece değiştirdiği iklimle bile insanımızın yaşamına etki ediyor. Kaldı ki yer altından sulama amacı ile bilinçsizce çıkartılan kaynak suları doğanın dengesinde önemli bir tahribat oluşturuyor.
Bu gün iktidarın seçim yaklaştıkça her yerden petrol çıkıyor açıklamaları, petrol arama faaliyetleri de; kullanılan teknoloji bakımından nasıl bir zarar veriyor ya da vermesi muhtemel kimsenin ilgi alanına girmiyor, açıklanmıyor.
Açıklamaya kalkanlar ya da bunun doğaya ve insanımıza zarar vereceğini iddia edenler ise aynı anda ya vatan haini ya da üretim düşmanı olarak topluma linç edilmek üzere servis ediliyor.
Örneğin bilimsel olarak açıklanan Kanada ve ABD devletilerinde yasaklanan hidrolik kırma ya da çatlatma adı verilen yöntemle gerçekeleştirilen petrol arama yöntemlerini ne kadar biliyoruz.
Hidrolik kırma ya da çatlatma teknolojisi sadece petrol bulmakta kullanılan bir yöntemde değil…
Bu teknikle yapılan aramalar acaba ülkemizde ne kadar kontrol ediliyor?
Türtkiye de bir kesim tarafındna öne sürülen HAARP sistemi ile depremin ABD tarafından oluşturulduğu iddiası kaderci anlayışın ve iktidarı koruma telaşına düşen bilimden uzak kafaların eseridir.
Şu bir gerçektir. İnsanoğlunun doğaya müdahelesi zamanla bir takım doğa olaylarının öne çekilmesine ya da hızla gerçekleşmesine aracılık etmektedir.
Ama bir geminin ya da bir teknolojnin bir noktaya gelip o gün düğmeye basması ile oluşan ve depremi tetikleyen bir süreç değildir.
Bizde bir tabir vardır ‘kelin ilacı olsa başına sürer’ …
Yani böyle bir yöntem ya da çözümü bulmuş olsalardı; ABD kasırgaları durdurur her yıl yaşadığı o acı dolu manzaraları engellerdi. Ama bu demek değildir ki bununla ilgili araştırmalar programlar yürütülmüyor. Elbette ki nasıl ölüme çare aranıyorsa doğa olaylarının getirdiği zararları önlemek ya da harp silahı olarak kullanmak için projeler yürütüldüğü de bir gerçektir.
Fakat ABD gibi gelişmiş ülkeler bunları araştırırken aynı anda mevcut depremlerin neden olduğu, olması muhtemel senaryoları da göz ardı etmiyor. Bu nedenle ABD son yıllarda ciddi biçimde artan deprem olayları nedeni ile yapılan araştırmalarda depremi etki ettiği bilimsel olarak belirlenen hidrolik çatlatma yasaklanmıştır.
ABD’de Petrol sondajları federal devletin kontrolü ile fay hatlarından uzak olan yerlerde yapılmasına rağmen görülen bu büyük artışın nedeni artık açığa çıktığı için bazı eyaletler hidrolik çatlatmayı tamamen yasakladı. ABD’de Wermont ve New York bunlardan ikisi olurken hidrolik çatlatma bugün Almanya, Fransa, Kanada ve İngiltere’de yasaktır.
Bu durum göstermektedir ki; bizim gibi deprem ülkesi olan yerlerde maden aramalarımız petrol çıkarmak için getirilen teknoloji de depremlerle olan bağlantısı ,iyi incelenmeli fay hatlarına yakın bölgelerde risk oluşturan aramalara müsaade edilmemelidir.
İnsan olarak Türk insanı sağı solu partili partisizi her cenahtan kesim acıları sarmakta üstümüze yoktur.
Acıları paylaşarak azaltan komşusuna eşine dostuna kol kanat geren milletimiz acılar geçtikten sonra yaşananlardan ders çıkarmayı buna göre yapılanmayı ise bir türlü beceremedi. Gözümüzü bürüyen çok kazanma hırsı, seçimleri etkileyen ve kazanmak için insanımızın hayatını tehlikeye atan sadece yaptık demek için yapılan planlamalar doğanın dengesi karşısında her dönem yeni acıları da beraberinde getirmektedir.
Acılar yaşanırken herkes iyi niyetle yönetimleri suçlar, kendi yaptığı hataların bedelini çıkartacak formüller sunar. Bir süre acılar üzerinden yürüyen sistem bir süre sonra tamamen kendini unutturur ve yeni acılar için bahaneler üretmeye başlar. Geçmişten ders almayan sadece birey değildir.
Devleti hatta yerelde belediyeleri yönetenlerde ‘bir şey olmaz’ diyerek başlattıkları çalışmaları halka hizmet adı ile topluma verirken yaptıkları hataların olası bir sel ve depremde nasıl bir sonuç doğruacağını planlamakatan uzaktır. Bu gün Durağan’da 2012 yılında yaşanan sel felaketinden ders alınmış olsa idi ne belediye başkanı ne de belediye meclis üyeleri Akbel çayı üzerinde sel felaketinin tam göbeğinde bir alana insan hayatı kurtaracak itfaiye binasını kurmazdı. Yaşanacak bir sel felaketinde itfaiye selin ağzında ilçe ile teması sağlayan 2 köprü ise sel yatağının üstündedir. Şimdi olası bir felakette ne doğa suçlu ne de yağan yağmurla oluşan sel! Bir tek suçlu var yaşananlardan ders almayan ve ısrarla sel yatağına hayat kurtaracak bir kurumu yerleştirmekte beis görmeyenlerdir.
MUSTAFA EKER