Haberler Haber Girişi : 22 Haziran 2017 19:01

‘ADALET’ TOPALDIR, AĞIR YÜRÜR!

‘ADALET’ TOPALDIR, AĞIR YÜRÜR!
Ana muhalefetin lideri CHP Genel Başkanı Kemal Kılçdaroğlu’nun başlattığı ‘ADALET’ yürüyüşü Türkiye’de büyük bir ilgi ve umut uyandırdı. Yıllardır beklenen hareket ‘ADALET’ her kesimin sesi oldu. Bir toplumun olmazsa olmazı olan ‘ADALET’ duygusu kaybolduğunda toplum kendini bir bilinmeze bırakır. Bu gün de ülke genelinde yaşanan durum budur. Bir çok il ve ilçede devlet olgusu kaybolmuş, adalet mekanizması eleştirilir hale gelmiş, insanlar arasında verilen kararlar sorgulanır hale gelmişse orada adaletten bahsetmek, verilen kararların doğruluğunu teyit etmek oldukça zor olacaktır. İl ve ilçelerde savcı ve hakimlerin ister viktidar olsun isterse nuhalefet olsun siyasi parti temsilcileri ile yemekte olması, sokakta yürümesi, gezmesi bile alınan kararları ciddi biçimde eleştirilir bir hale getirmektedir. Geçmişte savcının hakimin, siyasi parti temsilcileri ile nezaketten öte bir ilişkisi bulunmazdı. Makamında hoş geldin ziyareti yapılır, makamın cumhuriyet savcısı olduğu düşünülerek hareket edilirdi. Bu gün daha çok siyasi yapı ile pozlar veren siyasetten beklenti içine giren terfi ya da atama bekleyen, özlük haklarını siyasete bırakan adalet mekanizmasının aldığı tüm kararlarda aynı oranda eleştiri alacaktır. Böyle bir durumda kimin iktidar olduğunun hiç bir önemi de kalmayacaktır. İktidarda olanlar ‘ Adalet bağımsız ve tarafsız’ cümlesini kullanacak.. Muhalafette, “senin atadıkların beni yargıladı, aldığı kararlar siyasidir” diyerek eleştiri oklarını hepimizin güvenmesi gerektiği adalet mekanizmasına yönlendirecektir. Bu durum demokratik ülkelerde kabul görür bir anlayış ya da yönetim biçimi değildir. Türkiye coğrafi yapısı olduğu kadar halkın siyasete bakış açısı ile de kutuplaşmaların kaşınabildiği etnik yada mezhepsel farklılıkların, cinsiyetçi ve de kültürel farklılıkların derin ayrılıklar oluşturduğu bir ülkedir. Bu gün ülkede hakim olan iktidardan güç alan, kendi oruç tutmaz ama tutturmakla kendini vazifeli sayan bu nedenle de insanımızın giyim - kuşamından, yemesi içmesine kadar her türlü olayda kendine vazife çıkartan gruplar hızla çoğalmaktadır. Dün türban meselesini kaşıyarak, genç kızlarımızı okullara sokmayan zihniyet, bu günde karşıt görüşlü laik ve demokratik insanları hedef alan giyim ve kuşamı nedeni ile darp eden, genç kızı dolmuşta tartaklayan, tokat atan insanlara geçit vermeye başlamıştır. İşte burada devreye girmesi gereken ‘ADALET’ mekanizmasının yavaş işlemesi sosyal yaşama müdaheleye varan hadiselerde, zanlıların serbest kalması da bir başka kanayan yara olmuş toplumun her kesiminde eleştiri konusu yapılmaya başlanmıştır. Dünün mağdurları da ‘ADALET’ arıyordu, bu günün mağdurları da!!! Dün laiklik adına yapılan yanlışlıklar bu günde siyaset adına yapılan hatalar bu toplumu kutuplaştıran olaylar zincirin de ‘ADALET’ duygusuna ne kadar ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir. Evet ‘ADALET’!!! Kaybedildiğinde telafisi imkansız sonuçlar doğuran mekanizma!. Devleti devlet eden yapının bizzatihi kendisi.. Kılıçdaroğlu’nun bu yürüyüşü bizzatihi basın özgürlüğünün tecellisi adaletin tesis edilmesi, yapılan hataların tekrar edilmemesi içinde bir fırsata dönüşmelidir. Geçtiği her nokta da büyük kitlelerin karşıladığı, Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy vb. davalarda haksızlığa uğrayanların bile ‘ADALET’ duygusu ile yollara düştüğü bu önemli ve de hayati meseleye dikkat çekmek, hükümeti uyarmak adına yapılan bu eylem demokratik bir hakkın tecellisidir. Cumhurbaşkanınınözellikle Ak Parti genel Başkanı olarak saray davetlerinde bu konuyu işlerken, demokrasiyi bir lutuf gibi görmesi, hükümetimizin hoş görüsü yürüyorlar diyerek demokratik eyleme istersek müdahele ederiz mesajları dikkat çekici bir o kadar da düşündürücüdür. Demokrasiler, 3.. kişilerin hak ve hürriyetlerine zarar vermedikçe yapılan eylemlerle konuya dikkat çekebilen demokratik hakların kullanımında izinlerin değil sınırların çizildiği yönetim biçimidir. İşte bu kapsamda bu yürüyüş, lutuftan değil bizzatihi haksızlığa uğradığına düşüne kitlelerin yürüyüşüdür. Bu yürüyüşe iktidar olanlar; toplumun ‘ADALET’ e bakışını katılımlarla, destekleri ve de sayısı ile doğru okumalı buna yönelik eylem planları hazırlamalıdır. Yoksa ‘lutfettik, istersek’ vb. sözler ancak ‘ADALET’e olan duyguyu daha da zedeler, toplumun ayrışmasına, bölünmesine daha fazla hizmet eder. Bu gün bu coğrafya da bölünen halk kitlesi ister diktatöryal isterse demokratik bir yönetime sahip olsun ayrılıklar derinleştikçe, kutuplaşmalar arttıkça birlikte yaşama şansı azalır. Ortadoğu bataklığının en büyük sorunu kutuplaşmaların artmış olması, aşiret yapılarının ve mezhhep tartışmalarının küresel güçler tarafından istendiği zaman kaşınabilir bir olgu olması Ortadoğu’da yüzyıllardır süren kan ve gözyaşının da ana sebebidir. Bu gün Türkiye’de ‘TEK ADAM’ olgusunu güçlendirmek, toplumda ayrıştırmayı derinleştirmek için küresel güçlerin eline malzeme verme zamanı değildir. Toplumun dün en çok güven duyduğu TSK yıpranmış, adalet duygusu zedelenmiş ve onun yerine siyaset doldurmaya başlamışsa ‘TEK ADAM’ felsefesi de toplumda kabuıl görmeye başlamış demektir. İşte bu tehlikeli gidiş, toplumun tüm refleksilerini zayıflatır, işlemez hale getirir, vatandaşı devlete karşı koruyacak mekanizmalar devreden çıkartır ve sonunda yıkılmış, harabe olmuş, bölünmmüş bir ülke ile karşılaşabiliriz. İşte sırf bu nedenle bile bu yürüyüş oldukça anlamlı ve demokratik bir Türkiye’nin varlığının göstergesi olarak öne çıkabilmeli idi. Çünkü 3. şahıslara zarar vermeyen kendi bedeni ile bir olaya dikkat çekmek isteyen bu yürüyüş hareketi son yılların en önemli hadisesi ve de demokratik tepkisidir. Kendi ‘ADALET’inden ve demokrasisinde korkmayanlar bu harekete ancak güvence vermesi, önünü açması olayaları incelemesi, sorgulanır hale getirmesi daha akılcı birlşeiti,rci bir yöntem olmalı idi. Amma görünen o ki, tavırlar sertleşiyor, söylemler; demokratik bu tepkiye bile gözdağı vermekten geri kalmıyor. 16 Nisan referandumu siytaseti devletleştirmeyelim! Devlet dediğimiz mekanizma her kesimin güvencesi olmalı diyerek ‘HAYIR’ diyenler haklı çıkmıştır. İşte bu durumlarda devlet siyasetten uzak, bir şemsiye gibi olayları sorgulayan üst akıl olarak devreye giren tarafsız ve her kesime eşit bir Cumhurbaşkanının önemi bu olayla bir kez daha kendini göstermiştir. Devlet kaynakları ve yanlı medya ile istediğini konuşan tartışma programları ile toplum istenilen yöne doğru sürüklenirken asıl kaybımız demokrasimiz, çok sesliliğimiz ve kaybettiğimiz huzurumuz olacaktır. Eski siyaset tadı ve o bir arada konuşan tartışan tv programları kayboldu!!!! Şimdi tek taraflı istediğini veren ve saatlerce konuşan siyaset dikensiz gül bahçesinde demokrasi nutukları atıyor! Halbu ki Erbakan’la Türkeş, Demirel’le Ecevt, Sırrı Sakık’la Türkeş’in, Besim Tibuk’tan Doğu Perinçek’e kadar uzanan ve her siyasetçiye günün önemi dahilinde yer verilen ve tarihe geçen tv programları artık yok! Şimdi bir kişi anlatıyor herkes dinliyor! Muhalefette yaygın olmayan ve sınırlı kanallarda sadece kendi yandaşlarına konuşan isimlerin karşısında, her kanalda en özel programların, dizilerin arasında büyüyen, güçlenen Türkiye’den bahseden, örnekler sunan tek yanlı programlar dizisi ile demokrasi dersi almaya devam ediyoruz.. İşte bu yürüyüş, kamuoyunun dikkatini çekmiş, tek yanlı bağıran televizyonlardaki insanlarını huzurunu kaçırmış, ‘NE OLUYOR?’ sorusunu sordurmuştur. O nedenle bu gün yandaş medya da bile düşünen kalemler, bu demokratik tepkiye kulak kabartmış, toplumun verdiği destek karşısında ‘ADALET’ mefhumunun kaybedilmemesi için hükümetin önlem almasını isteyen yazılar kaleme almıştır. Omzunda haksızlığa uğramış, ‘ADALET’e olan duygusunu kaybetmiş kitlelerin sorumluğu olan mazlumun ve mağdurun sesi olmak için ‘ADALET’ diyerek yollara düşen ana muhalefetin lideri açık ve net bir mesaj vermiştir; ‘ADALETSİZ DEMOKRASİ YAŞAMAZ..’ Demokrasişyi yaşamak ‘ADALET’ i sağlamak ‘ADALET’in gölgesine sığınmak isteyenler için yollara düştük.. ‘ADALET’ herkes için olmalı herkesi için eşit sunulmalı, siyasallaşmış ‘ADALET’ istemiyoruz mesajları ile uzun ve zorlu bir yolculukla yoluna bayramda da devam ediyor! Bu yürüyüşte, kim mi kazanıyor? Türk demokrasisi ve Türk insanı! Çünkü ‘ADALET’ herkesin güven duymak zorunda olduğu bir mekanizma ve devletin sıcak yüzü, soğuk gölgesidir! “Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır” MIRABEAU... Bu yolda yürüyenlere ‘ADALET’ isteyenlere, adalet dileyenlere selam olsun... Ramazan bayramınız huzur dolu, sağlık dolu ve ‘ADALET’ dolu duygularla geçmesi, ADALET’e güven duyulduğu, insanımızın huzura kavuştuğu kardeşin, kardeşe küsmediği, ötekileştirmediği, insanın insanca yaşadığı nice bayramlarda buluşmak dileği ile BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN..