Haberler Haber Girişi : 06 Nisan 2018 11:29

AH OGÜNLER! İLÇEDE AH O GÜNLER DİYORUZ DEĞİŞİMİ BAŞLATAMIYORUZ...

AH OGÜNLER! İLÇEDE AH O GÜNLER DİYORUZ DEĞİŞİMİ BAŞLATAMIYORUZ...
AH OGÜNLER! Toplum olarak geçmişe hayıflanmak, onu özlemek bizde alışkanlık yapmıştır. Hiçbir toplum yoktur ki geçmişi özleyerek geleceğe yön versin. Önemli olan geçmişi yadetmek, geleceği anlamak ve hayatınızı geleceğe göre şekillendirmektir.Toplum olarak geçmişe hayıflanmak, onu özlemek bizde alışkanlık yapmıştır. Hiçbir toplum yoktur ki; geçmişi özleyerek geleceğe yön versin. Önemli olan geçmişi yad etmek, geleceği anlamak ve hayatınızı geleceğe göre şekillendirmektir. Türk toplumu geçmişin zorlu mücadelelerinde genetik yapısına uygun olarak hareket ettiği sürece her türlü mücadelen başarı ile çıkmış ender milletlerden biridir. Dünya Türk’e gıpta ile bakarken onun hayata bakışından ve zorluklar karşısındaki mücadelesinden övgü ile söz ederken biz kendimize olan öz güveni yitirmişiz!.. Siyaset; halkı asıl olaylardan uzak tutma mücadelesidir! Ve bu gün geldiğimiz noktada her olayın perde arkası başka olaylarla örtülmekte suni gündemlerle sürekli halk meşgul edilmektedir. Ekonomik kriz, kapanan esnaf sayısı, artan işsizlik, her ilçeye açılan yüksek okul-üniversite var! Ama mezun verdikçe artan işsiz ordusu da!...  Ama toplum televizyonlardaki kahramanlık dizileri, asker dizileri ve sanatçılarla gidilen askeri alanlar…. Ve de Suriye topraklarında Afrin de gösterilen başarı üzerine atılmış metal yorgunluğunun bir partiye mal edilmesi ile başlayan tartışmalar…    Tarih, ders alındıkça güzeldir. Tarihten ders almasını bilmeyenler, tarihin tozlu sayfalarında yer alırlar. İsrail, Filistin topraklarını satın almaya başladığında her şey güllük gülistanlıktır. Bol paraya alışanlar, toprağı işlemek için köle olduklarında, topraklarının da artık sahibi olmadıklarını ve o topraklar üzerinde kendi geleceklerini de sattıklarının farkında bile olmamışlardı. Şimdi Filistin halkı ‘AH  O GÜNLER!’ diyerek toprağın üzerindeki taşa umut bağlıyorsa, çocukları gözlerinin önünde öldürülüyorsa bunun tek sebebi tarihi toprakları para ile satmanın bedelidir. Para ile satılan mallar ancak ve ancak kullanıcısına aittir. İsrail satın aldığı bu topraklarda kendi milletini inançları doğrultusunda yetiştirirken geleceği de hesaba katmakta ve ‘AH O GÜNLER!’ dememek için topraklarına gözü gibi sahip çıkmaktadır. Ya bizim Doğu ve Güneydoğu’muz da, feodal yapı içerisinde ki yaşama itiraz etmesi gerekenler, kendilerini bu hayattan çekip alan Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı yürütülen sinsi kampanyalara alet olmaktadırlar. Ellerine para verenler, yarın onlardan neler isteyeceklerdir. Osman Pamukoğlu paşa’nın ‘EY VATAN Arkadaşlar uykulardan uyansın’ adlı kitabında yer alan bir Kızılderili hikayesi devletlerin ve insanların gelecekle ilgili politikalarım özetler;Yaşlı Kızılderili, çadırının önüne oturmuş birbiriyle dalaşan iki köpeğini izlemektedir. Yanında oturan torununa;-Bak oğlum, der.-Şu köpeklerden beyaz olanının adı iyilik, siyah olanının ise kötülüktür.Çocuk, köpeklerden hangisinin kazanacağını sorunca da şu cevabı alır;-Ben hangisini beslersem o kazanır!..  Yani etme bulma dünyası!.. Bu gün ülkemde, bizden beslenip bizim kazanamadıklarımız, başkalarının kazancıda değildir. Bunlar olsa olsa yediği sofraya tüküren, bedava buldukları özgürlüğü pahalıya sattıklarını zanneden tiplerdir. Biz Türk milleti olarak hep gönlümüzde iyilikleri besledik, kötülükleri besleseydik bu gün AB ülkelerinin bir çoğu, Arap yarımadasının bir çok devleti yok olurdu. Bu gün bu ülkeye ihanet edenlerde, bu günleri ve bu topraklarda yaşamanın kıymetini bilsinler, yarınlarda çocukları onlara beddua etmesin, kendileri de ‘AH O GÜNLER’ demesin!.. Özgürlük; anlamak, anlamak, anlamak, Özgürlük; yaşamak, yaşamak ve yaşatmak!..

İLÇEDE AH O GÜNLER DİYORUZ DEĞİŞİMİ BAŞLATAMIYORUZ...

İlçemiz özeline indiğimizde kahvede sokakta yaşayan her bireyde  AH O GÜNLER , AH  O ESKİLER sözünü duyuyoruz.. duyuyoruz çünkü Eskiye özlem var. Eskinin sıcak, içten konuşmalarına.. samimiyete dostluğa, vefaya özlem var.. Ama Bizim ilçe.. Yine bildiğiniz bizim ilçe canım!!!… Değişen bir şey yok… Değiştiğini söyleyen insansa çok.. Değiştim bir olgu.. Dönüşüm bir ayrıntı oysa.. Değişirken gelişmek gerekir.. Neden değiştiğini bilmen gerekir, açıklayıcı sebeplerin olmalı.., O nedenle değiştim demen seni değiştirmez. Değiştiğini söylersin neden değiştiğini, anlatamazsın.... İşte orada bitersin Karşındakiler sana o zaman farklı bir gözle bakar… O nedenle bizim ilçe değişmek şöyle dursun, değişmemek için direnir..  Bu insanın doğasına aykırı olmasına karşılık değişmemekte ısrarın adı ise hala konulmuş değildir.  Kimi zaman konuştuğumuz arkadaşlar Durağan’ın sosyolojik olarak incelenmesi gerektiğini söylerler..  Bunu da şu gerekçeye bağlarlar, hiç hizmet alamamasına, sürekli göç vermesi esnafının iş yeri kapatması köylerinin bitmesine rağmen hala ısrarla aynı hatayı yapması, iktidara oy vermesi,  oyunu yükseltmesinin sebebi araştırılmalı.. Bunu söyleyen isimler  öyle yabana atılır isimler de değildir. Bu ilçede siyaset yapan,  geçmişte iktidarlarla yan yana olmuş, bu günde hem iktidara hem de kendi bölgesine hakim isimler…  Onlar da artık Durağan özelinde insanların oy verme şeklinin neye göre şekillendiğini merak eder olmuşlar…  Hizmet almayan  ama iktidarı besleyen! Göç eden ama göçmemek için mücadele etmeyen… Köyleri tükenmiş ama köy olgusu ile merkezi hala ayakta duran koca bir ilçe… Bu ilçede yaşayan herkes kendisine şunu sormalıdır; ben büyürken amcalarım dayılarım, köylüm vardı.  Şimdi çocuklarım büyürken komşuları kaldı..  Amca dayı , yeğen kardeş gurbete gitmiş …  Ben kendimi bildim bileli değişmeemk için direndim..  Oysa gidenler değişmiş,  izne gelenler dönüşmüş, beni de oraya çağırır olmuşlar.. Evde oğlum kızımla oturup sohbet ederken soruyorlar; “bu ilçeden neden gitmedin?” daha söze başlamadan hanım atlıyor söze; “ben herkes giderken gidelim Çorlu’da İstanbul’da çalışır kimseye muhtaç olmayız. Bir arsa alalım dedim, dinlemedi ki”  Evde bir hır kopar; “Sen ne biliyon, gidenler memnun mu? Kızı sabah çıkıyo evden akşam kaçta geliyor, kadın ayrı erkek ayrı işte.. .Bak ……… için ne diyorlar? Kızı kocaya kaçmış, kadın evden ayrılmış. çocuk anayı atayı unutmuş…Büyüğe saygı yok olmuş… Nesil kötü, büyükşehir bela akıyor bela…. Derde demesine içini bir kurt kemirir durur!; gitsekmiydi acaba?  Sizce bu filmin sonu nereye gidiyor? Ah o günler.. dememek için, sizce değişim zamanı gelmedi mi? En azından kendiniz için olmasa bile eski günleri yaşamak için değişin... Çünkü Durağan eski günleri özlüyor...  Pratik bir söz vardır; aynı şeyleri yaparak farklı sonuç alınmaz..  O halde aynı isimleri aynı siyasileri seçerek yola gidilmez..   Değişmek değiştirmek gerekir bazen... Çünkü değişim yeniliktir.. Yenilik olduğu kadar değer bilmeyenlere değerini hatırlatmak, sorgulatmak çantada keklik olmadığını göstermektir. Ama bu değişim ordan oraya aynı düşünce ile hareket etmekle değil! Farklı olmak farklı olduğunun düşünmek, düşündürtmekten geçer...  Bilgin olsun; Durağan farklı Durağan özel diyenler sadece seni çıkmaza sürükleyen sözlerdir... Farklılık huzur bulduğun yerdir.. Huzuru ararsan o da ekmek bulduğun, doyduğun yerdir.. O halde huzuru ve ekmeği bu ilçeye getirmeden,  zihinlerde değişim başlamadan  insanımızı burda tutmak mümkün değildir.