Türkiye’de gündem o kadar hızlı, bir o kadar çabuk değişiyor ki, siyasi gündemden hayatın gerçek gündemi bile yer almıyor medya organlarında. Vatandaşın ekonomik durumu, halkın sıkıntılarına dair tek bir laf edilmiyor artık. Suni gündemin beyin yoran boş meşguliyetleri ile oyalanıyor insanlar. Aslında halkın gündeminde de bu yok gibi. Söylenenler, konuşulanlar hep karşıklı suçlamalar şeklinde yürüyor. Bilindiği üzere, haftanın en çok konuşulan konularından birisi oldu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili sözleri. Şaşılacak bir durum da değildi elbette. Zira, son iki yıldır ki değişime bakıldığında 16 Nisan öncesi başlayan yeni tavır, kavgalarla birbirini kıran, birbirini ihanetle suçlayan seçmenler arasında kaldı gitti. Karşılıklı edilen hakaretler
“hain, kafatascı, vampir, zürriyetsiz, yüce divan, vatana ihanet” gibi kavramlarla ülkenin gidişatında karşılıklı ağır ithamlarla insanlar kavgaya sürüklendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin henüz aday olup olmayacağını dahi açıklamamışken Devlet Bahçeli’nin,
“Erdoğan adayımız” şeklindeki çıkışı ülkücü camiaya bir kez daha hayal kırıklığını yaşattığı ülkücü camia tarafından ifade edilmiştir. 2014 yılında da CHP’nin çatı adayı, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyerek kendi adayını dahi çıkaramayan Bahçeli, MHP’yi iktidarın kollarına yapıştırarak partiyi tabela partisi haline getirmeyi başardığı tepkileri sık, sık dile getirilmekte. Netice de düne kadar birbirlerine öfke, kin, nefret kusup hesap, kitap soranlar, sanki o söylemleri kullanmamışcasına konuşmaya devam etmeleri inanın mide bulandırıyor. “Fatiha okumayı bilmezler” diye hakaretlere uğrayan ülkücüler, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alıp çiğneyenlere oy verecek mi sandıkta hep birlikte göreceğiz. 16 Nisan’da verilen HAYIR’lar bu kez de, İYi olacak sanırım.
YILBAŞI KUTLAMAZLAR KİLİSE AÇARLAR!
Camiler halkın parasıyla yapılıyorken, devletin bütçesinden yaklaşık 16 milyon harcanarak yapılan Balat’taki demir kilise pazar günü, “Hayır ve dualar” temenni edilerek açıldı.
Şayet, şu kiliseyi muhalefetten birisi açmış olsaydı, yandaş medya da ne kafirliği kalırdı, ne müslümanlığı, ne de dinsizliği.
Kendilerini dindar olarak tanımlayanların ve dini kullanan gazetelerin hiç birisi değinmedi bu konuya. Bu kilise niye açıldı? diye soran olmadı. Ne gereği vardı? Müslüman bir ülkede İstanbul’un tam kalbinde haç işaretini dikmek İstanbul’a dinlerarası diyalogçuların sapladığı hançerden başka hiç bir şey değildir.
Türkiye’de adeta kapsamlı ve sistematik bir proje yürürlükte. Haç ile hilalin savaşı deyip haç işaretlerini dikiyorlar her yere bilmem farkında mısınız?
Ali Osman ÖNDER
12.01.2018 13:20:59