Kastamonu Göl Öğretmen lisesinden mezun olduktan sonra dönemin siyasi atmosferinde ilk yıl vekil öğretmen olarak bile gidememiştim. Bir sonrak yıl 1991-1992 eğitim ve öğretim yılında dönemin Sinop İl Milli Eğitim Müdürünün aracılığı ile vekil öğretmen olarak göreve başlamıştım. Atandığım yer Emirtolu köyü Bostanderesi Mahallesi idi. Köye ulaşmak oldukça zordu.
Köyün yolu yok yakın bir noktasına da gidilebilelir bir yer yoktu. Yaklaşık 2 saat lik bir yolu bostanderesinden gelen ve emirtolu’daki yardımsever vatandaşlarımızın eşek ve katırları aracılığı ile eşyalarımı mahalleye indirebilmiştim.
Köye indiğimde çok güzel bir okulla ve insan topluluğu ile karşılaştım. Anadolu insanının birebir kaybolmamış özelliklerini bağrında taşıyan devlete sadakatle bağlı olan bu insanlar Osmanlı’nın son döneminde yaşanan bir takım hadiseler sonrası ataları buraya gelmiş, yerleşmiş aynı soydan gelen insanlar topluluğu idi.
İnsanları mertti, yiğitti.
O dönem ki öğretmen okullarından gelen ve binbir çaba ile atlarla eşeklerle kum taşıyarak okulu bu mahalleye kazandıran soy ismini hatırlayamadığım ve uzun bir müddet burada görev yapan Niyazi öğretmen, mahalleye çok büyük bir değer katmış, dere yatağına kurulan bu mahallede adeta bir destan yazmıştı.
Okulun yeri dere yatağının içinde olmasına karşılık insanları sevecen çocouklarının gözleri parlıyor, gelecek öğretmeni dört gözle bekliyorlardı.
Bir lokma ekmeğini paylaşmaktan imtina etmeyen, 6 ay gurbette 6 ay köyde yaşam süren bu insanların arasında devletin nelere kadir olduğunu Cumhuriyetin neler yapabileceğine bir kez daha tanık oluyordum.
Beğenilmeyen eski öğretmen okulları ve o dönemin cefakar öğretmenleri bir yanda cehalet bir yanda dedikodu fitne ve fesat karşısında Cumhuriyetin ışığını dört bir yana taşıyor dere yatağında bile bu ülkenin çocuklarına güzel bir gelecek hazrılamak için çaba sarf ediyordu.
Yolu olmayan, dere yatağında zor koşullarda Vezirköprünün bir köyü olan kabaoğuz mahallesinden gidilebilen bir mahalle idi Bostanderesi. Telefon ise sadece Emirtolu’da vardı.
İlk kez bu kadar zor koşullarda bir öğretmenin çabasına, kazandırdığı okula ve köylünün hayranlıkla ondan bahsedişine baktığımda Cumhuriyet rejimi dere yatağındaki çocuğa, dağdaki çobana ulaşmak için neler yapmıştı. İlk yılımda Niyazi öğretmene ve bu mahallenin öğretmene olan bakışına hayranlıkla baktım ve onların öğretmenden beklentisini boşa çıkarmamak için yoğun bir çaba sarf ettim. İlk yıl oldukça zorlandım. Başarılı olup olmadığımı tartıştığım bir dönemde mahalle halkı dilekçe vererek ‘biz asil öğretmen değil öğretmenimizi bize gönderin yeter vekilde olsa ona razıyız’ dilekçesi ile çok mutlu olmuştum. Biz vekildik Bostanderesi halkı bizi bağrına basmış bize sahip çıkmıştı. 2 yıl orda görev yaptım. 2 yılda dilekçe üstüne dilekçe vererek Köyalanından Bostanderesine kadar yolun yapılması için çaba sarf ettim. Sağolsun dönemin siyasileri ve ileri gelenleri çok zor arazi şartlarına köylülerin arsmızdan geçiyor gibi zaman zaman itirazlarına rağmen yolu Bostanderesine kadar indirmişti.
Kısacası o dönem devlet zengin değildi ama zor koşullara rağmen bu günki geniş kitlelerin yaşadığı yerlere değil 1 hane 2 hane olan yerlere bile elektrik götürüyor, telefon çekiyor yol yapıyordu. Bu gün kalabalık nüfuslara, köylere giden asfalta, kanalizasyona eve giren maaşa bakarak geçmişi değerlendirenler aslında o günlerde bu cumhuriyetin kendileri ve çocukları için neler yaptığını da görmeli ve iyi analiz etmelidir.
Batmış bir devletten zengin bir devlete giden yolun mihenk taşları Niyazi öğretmenlerin, Bostanderesi’nde okul açmak için öğretmeninin eşyasını taşıyan Bostandereli Faruk’un Ali’nin ismini unuttuğum nice isimlerin okumak için öğretmenine odun taşıyan küçük ellerin eseridir.
Bunu neden anlattım.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medya hesabım olan facebook’a bir bayan arkadaşlık isteği gönderdi. Kabul ettim. sonra Kusura bakmayın rahatsız ettim, Siz Bostanderesi’nde öğretmenlik yaptınız mı? Sizin isminiz Mustafa Eker mi? diye sordu bende evet ben oyum dediğimde “öğretmenim ben sizi bir kaç kez aradım bulamadım. Face bookta görünce direk sordum.” Hal hatırdan sonra “öğretmenim sizin yetiştirdiğiniz çocuklardan 2 öğretmen, 1 imam 1 de doktor çıktı. Bizde hakkınız çok. Gece açtığınız okuma kurslarından ablam dahil sizin öğrencilerinizin hepsi okur yazar oldu. Benden iyi okuyorlar şimdi. Teşekkür etmek için size ulaşmak istemiştim” sözleri beni oldukça duygulandırdı. İlk yılımdan itibaren onları 2 yıl okuttum. Doktor olan Hidayet 1. sınıfta çok zeki bir çocuktu, onu 2. sınıfa direk atlatmak için girişimim olmuştu. Haklıymışım! O dere yatağından çıkıp bu gün ülkenin en önemli üniversitesinde doktor oldu ise bu bizim değil Niyazi öğretmenlerin, cumhuriyetin eseridir.
4 yıllık vekillik hayatımda bir öğrencinin eğitime başladığı ilk yılda siz varsanız, başarı varsa gelecek vardır. Bunun ne kadar önemli olduğunu hem kendi çocuklarımda hem de Bostanderesi’nden beni arayan bu güzel insanlarda gördüm. Başarı insanın kendisine aittir, gideceği yolu açmak ise öğretmene..
işte cumhuriyet öğretmene ışık meşalesini verirken karanlığa aydınlık olsun diye yolsuz köylere, dere yataklarına işleyen bir cumhuriyet, idealist öğretmenler vardı, umarım yarınlarımızda da onlar olur.
ŞAHİNKAYA
Bu yazı ile bağlantılı olarak sürekli gündeme gelen ve ulusal basına düşen benimde zaman zaman yaptırdığım ve yaptığım haberlerle gündeme gelen Altınkaya barajı üzerinden kayıklarla yolcu, araç geçirilen Şahinkaya kanyonun tam dibinde Türkmen köyü etekleri artık mesire yeri Türkiyenin sayılı kanyonlarından biri haline gelmiş. Bir zamanlar geçen yolcu ile para kazanmaya çalışan aileler şimdilerde tekne gezileri ile 1.5 km.lik kanyonu gezdirerek kazançlarına kazanç katıyor. Barajın getirdiği dezavantajı Samsun büyükşehirl etkili bir tanıtımla avantaja dönüştürmüş doğal güzellikleri ile bölge cazibe merkezi olmuş durumda. Geçtiğimiz hafta oraya gitiğimizde Türkiyenin her noktasından, değişik ülkelerden insanlar, Türkiyenin kanyon olarak bu 3. büyük doğal güzelliğini görmeye gelmişti. İğne atsan yere düşmüyordu. Vezirköprü bir tanıtım kapısı yöre halkı da önemli kazanç kapısı aralamış durumda.. Bir zamanlar arasından geçip tepesine tırmandığımız, define diyerek mağaralarının eşildiği Şahinkaya’ya bu gözle bakmak bir başka güzel... Durağan’dan 85 km. gitseniz bile gezmeye görmeye değer bir yer Şahinkaya.
DÖNÜŞTE ‘KELEMBABA’
AĞIRLADI...
Şahinkaya dönüşü Narlısaray beldesinde ‘KELEMBABA’ balık restauratına uğradık. Güleryüzle karşıladılar. ‘ Hoş geldin başkanım’ diyerek ağırladılar. Yol üstünde uğranılacak temiz ve leziz bir mekan oluşturmuşlar. Geniş mekanı ile Vezirköprü ve Durağan’dan gelen insanlara hizmet eden bu mekan; servisi ve balığa verdiği lezzetle adından söz ettiriyor. Güleryüzü ve insana yaklaşımı ile bize hizmete eden sohbet eden semaver çayı ile ikramda bulunan işletme sahibine böyle bir mekanı bu güzergahta, insanımıza kazandırmasından, ilgi ve alakalaraından dolayı teşekkür ediyorum.
13.07.2018 16:25:57
BOSTANDERESİ! ŞAHİNKAYA! - KELEMBABA!