Türkiye’de 9 Haziran itibariyle milyonlarca öğrenci karnelerini alacaklar. Alınan karnelerle birlikte bazı öğrenciler sevinirken kimileri de üzülecekler. Ancak yaşanmasını asla temenni etmesem de- biliyorum ki bazı öğrenciler aileler ve öğrenciler üzülecekler. Kimi ebeveyn karne notları ya da puanlarına bakıp çocuklarını azarlayacak, kızacak belki de şiddet uygulamaya yeltenecek. Farkında olurlar mı bilmem ama bu tavırlarıyla çocuklarını okuldan, okumaktan ve eğitim hayatından soğutacak tutum ve davranışlar sergilemiş olacaklar. İşte bu yazı anne babaların fevkalade yanlış olan bu tür tutum ve davranışlarının yanlışlığına dikkat çekmek için yazıldı.
Her şeyden önce karne, bir kriz değil fırsat olarak görülmeli. Yani çocuğun eğer düşük puanları ve başarısız dersleri varsa bunlar ailece masaya yatırılmalı. Çocuk hangi eğitim kademesinde olursa olsun mesele birlikte ele alınıp değerlendirilmeli. Öncelikle çocuğun başarısız olduğu derslerin nedeni ve kaynağı aranmalı. Örneğin çocuğun başarısızlığı; öğrenci çalışmadığı için midir? Yoksa öğretmeniyle yaşadığı bir problem mi neden olmuştur? Ya da ailesinin ilgisizliği ve ihmali mi sebeptir başarısızlığa? Belki de okulda veya sınıfta arkadaşlarıyla bir sorunu vardır. Kim bilir öğrencinin o dersle ilgili motivasyonu eksiktir belki de. Ders çalışıyordur ama verimli çalışma yöntemlerini bilmiyordur. Bu soruları ve nedenleri daha da çoğaltabiliriz. Ama önemli olan öncelikle problemi doğru teşhis etmektir.
Temel bir gün doktora gitmiş. Doktor, “Temel hayırdır neyin var?” diye sormuş. Temel, “Doktor Bey, sorma” demiş. “ Vücudumun her yerinde yoğun ağrı ve acılar var. Elimi nereye dokunsam orası çok fena halde acıyor” demiş. Bunun üzerine Doktor, Temel’e yoğun bir teşhis programı uygulamış. Ultrason çekilmiş, ekg testlerine alınmış, kardiyoloji testleri yapılmış fakat hastalığa dair herhangi bir bulguya rastlanamamış. En son Doktor, “bir de şu hastanın elini kontrol edeyim” diye düşünmüş. İyi ki de öyle düşünmüş. Bir de ne görsün! Meğer Temel’in elinde yara varmış. Temel yaralı elini vücudunun hangi noktasına dokundurursa orası acıyormuş.
Burada vurgulamak istediğimiz konu, sebebin irdelenmesi ve doğru teşhisin konularak sonraki yıllar için doğru eğitsel tedavilerin hayata geçirilmesidir. Yoksa yalnızca çocuğun karnesine bakıp notlar iyiyse “aferin”; kötüyse “ne biçim karne bu yavrum, bu notların hali ne böyle! Bir daha böyle karne görmeyeyim” diyerek tepki göstermekle bir sonuç alınamaz. Eğer çocuğunuz belli bir süredir okul çağındaysa bu yaklaşımın geçmiş yıllarda da yinelendiğini ancak bir işe yaramadığını kendiniz test etmiş olmalısınız.
Diğer taraftan eğitim sürecinde yalnızca sonuca bakarak bir kanaate varmak sizi yanıltabilir. Oysa eğitimde sonuçtan çok süreç daha önemlidir. Yani öğrenci, eğitim öğretim döneminde okuluna devam etmiş, derslere katılmış, ödev ve diğer sorumluluklarını yapmış ancak buna rağmen karnesinde çok iyi puanlar görememiş olabilir. Böyle durumlarda sonuçtan çok çocuğun gayreti ve azmi değerlendirilmeli. Sonucun daha iyi olabilmesi için de çocukla konuşarak birlikte çözümler üretilmeli ve uygulanmalı. Anne baba ise alınan bu kararların uygulanıp uygulanmadığının takipçisi olmalı.
Değerli anne babalar!
Çocuklarımızın karnelerini değerlendirelim. Mevcut başarılarını teşvik edelim. Daha iyiyi başarmaları için onları yüreklendirelim. Ancak eksikliklerini de soğukkanlılıkla karşılayarak birlikte çözümler arayalım.
Bu arada çocuklarınızın karnelerini değerlendirirken, geçmişteki kendi karnelerinizi de hatırlayıverin!
02.06.2017 11:46:48
ÇOCUKLARA KARNE SENDROMU YAŞATMAYIN!