�
Ülkemiz büyük bir deprem felaketinin acılarını yaşarken nükleer felaketten bir adım uzaklaşmış olduk. Deprem gerçeğine rağmen Akkuyu nükleer santralinde ısrardan vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz. Biz bu açıklamayı yaparken bir yandan Akkuyu’da depremden zarar gören insanlara yardıma koşan işçilerin işten atıldığı haberlerini okuyoruz. Diğer yandan asbestli enkaz kaldırma işlerine karşı halk sağlığı uzmanlarının ve bilim insanlarının uyarılarını dinliyoruz. Dün gece Samsun’da yaşanan depremin şiddetinin küçük ölçekli olması, yaşadığımız insani sarsıntının şiddetini azaltmaya yetmiyor. Böyle bir ülke ve dünya gerçekliği içinde Danıştay kararının tanıklığına başvuruyoruz.
Danıştay’ın bozma kararına rağmen dava konusu ÇED olumlu kararının hukuksal olarak halen yürürlükte olduğunu ve siyasal iktidarın nükleer hevesinin sürdüğünü biliyoruz. Davayı açtığımız gün nükleerin bütün dünya halklarının hafızasında Hiroşima’dan bugüne mahkum olduğunu, ülkemizdeki görevli ve yetkili mahkemelerde de mahkum etmek için dava açtığımızı ilan etmiştik.
mahkum etmek için dava açtığımızı ilan etmiştik. Yine aynı gün yaptığımız basın açıklamamızda elde edeceğimiz hukuksal kazanımları sonuna kadar koruma kararlılığımızı ifade ettik. Samsun İdare Mahkemesi’ndeki duruşma sonrasında Sinoplular, nükleer karşıtları, emek ve meslek örgütleri ve bilim insanlarıyla birlikte Mahkemenin kararı hangi yönde olursa olsun Sinop’ta nükleere izin vermeyeceğimizi ortaya koyduk. Samsun İdare Mahkemesi hakimleri, haklı davamızı reddettiklerinde de nükleer santral yapılmak istenen İnceburun’da nükleere izin vermeyeceğimizi bütün Sinoplularla birlikte duyurduk. Danıştay’ın kararıyla mücadelemiz hukuksal açıdan artık yeni bir evreye girmiş bulunmaktadır. Bizler, aynı kararlılık ve inançla nükleere karşı mücadelemizi devam ettirirken Danıştay kararının itiraf ettiği gerçekleri duyurmaya ve elde ettiğimizi hukuksal kazanımın takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Samsun İdare Mahkemelerinin görevlendirdiği 15 kişilik bilim insanı tarafından sunulan resmi bilirkişi raporunda 300’e yakın iptal gerekçesi tespit edildi. Buna rağmen davamızın Samsun İdare Mahkemesi hakimleri tarafından reddedilmesi, ülkemizde yargının işleyişine dair soru işaretleri yaratmakla kalmadı, hukuka olan güven duygumuzu da yaraladı. Şimdi bu ret kararı Danıştay’dan döndü. Danıştay kararı, tarihsel, bilimsel ve hukuksal haklılığımızı tescil etti. Danıştay’ın kararı, dava konusu raporun bir “ÇED Raporu olmadığı” gerçeğini net bir biçimde kanıtlamıştır. Konuya ilgili herkesin bildiği korunan alanlar, deniz ekosistemi, meteorolojik veriler, şehir ve bölge planlama, jeolojik ve sismik veriler, flora ve fauna, halk sağlığı, yöre ekonomisi, ormanlar, kentsel alanlar vb bir çevresel etki değerlendirme sürecinde ele alınması gereken parametrelerin hiçbirine bu raporda yer verilmemiştir. Herkesin bildiğini şimdi yüksek mahkeme de söyledi.
Danıştay kararı, bundan sonra Samsun’daki hakimlerin vereceği karardan bağımsız olarak bizler için bir tarihsel referans belgesidir. Japonya ile yapılan nükleer işbirliği anlaşmasının geçersiz hale gelmesi ve ATMEA 1 tipinde santral yapma imkanın ortadan kalkması nedeniyle yeniden karar verilmek üzere dava dosyaları yerel mahkemelere gönderildi. Danıştay kararı doğrultusunda bu net tespitlerle birlikte davamızın kabul edilmesi gerekmektedir.
Yaşadığımız maden felaketleri, sel felaketleri, deprem felaketlerinden sonra bir kez de nükleer felaket yaşansın istemiyoruz. Ne bu felaketlere yenisinin eklenmesine ne de bu felaketlere daha fazla hukuksal felaketlerin eklenmesine izin vermeyeceğiz.
�
�