Ekonomi de alarm zilleri son hız çalıyor..
Bunu yıllardır söylüyorduk!
Ama kimseler inanmıyor, hayal ürünü sattığımızı söylüyordu..
Ama gerçeklerin anlaşılması bazen zaman alır.. İşte o gerçeklerden biri de lale devrinde hormonlu büyüme işsiz yok hikayesi ve göçüp giden ekonomik değerler tablosu idi..
Türkiye de bir kısmın o beğenmediği 1990’lı yıllar 2000’li yıllarda ekonomiyi düzelten gerektiğinde müdahale eden ekonomik tabloları hantal yapısına rağmen kurtaran dev devlet üretim tesilserine sahipti.
Cumhuriyet bu güne kadar o yapıların ürettiği katma değerlerle hayat bulmuş yol yeterince ya da duble yapamamış olsa da insanımızın zor ve karanlık günlere girdiğinde umut ışığı olarak hep var olmuştu.
Bu gün ise elinde tesisi olmayan, tüm üretim tesislerinin satıldığı özelleştirildiği ya da kar etmiyor denilerek kapatıldığı bir süreçte ekonomi dibe vurmak üzere..
Sahi ekonomi dibe vurarken hala hayvancılıktan bahseden ya da biz tarım ülkesiyiz, kendi kendimize yeteriz diyen insan var mı etrafınızda?
Ama bir zamanlar beğenmediğiniz bir dönemde köylerde insanlar yaşıyor, üretiyor, büyük siyasetçilerde televizyonlarda ‘Biz tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz’ diyordu..
Şimdilerde bu ses duyulmuyor sizce neden?
Çünkü samanı ithal eden , Sirbistandan eti getiren buğday arayan Afrika’da arsa kiralayan, pirinç ithali için sıra bekleyen ülke olduk ta ondan...
Ama olsun, zengin ve dünya da söz sahibi bir ülkeyiz!!!!!!?????
İnşaatlar hızla yükseliyor!
Arsanın sahibi tekten çok ortaklı şirketlere devredilme misali çok katlı binalara sahip metropol kentler oluşturuyoruz..
Dünya hızla yüksek katlı binalardan kaçarken biz Anadoluyu, şehir içi, şehir dışı tüm noktaları ne kadar yüksek katlı binalardan oluşturursak medeniyetimiz o kadar hızla yükseliyor!!!???.
Türkiye’nin her noktasına yeni Selçuklu mimarisi Adalet sarayları, hükümet sarayları dikiyoruz...
Cumhuriyetin al aşağı ettiği saray yavrularını milletimizle tanıştırıyoruz....
Neden?
Milletimiz sarayları tarihi miras olarak anarken yaşanılır mekanlar olarak görsün hissetsin, onun ihtişamından etkilensin, ismi ile de özdeşlesin yarınları yadırgamasın(!?) diyerek saraylar dikiyoruz...
Tarihte hiç bir saray millete ait olmamış millet adına hükmetmemiştir!... Saraylar tarihten bu tarafa krallıkların, lüks ve şatafatın, hikayelerde zorba kralların, taht kavgalarının, emir ile demirlerin kesildiği, demokrasinin sadece sözcükte kaldığı adı cuımhurşiyet olup tek adamların yönettiği, git dedimi giden, gel dedimi gelen, yapıların anıldığı yani kısacası; ‘saraydan ferman var beyim’ ‘bundan böyle; ......... cümleleri ile anılır.... Bizde bu günlerde KHK(Kanun Hükmünde Kararname) denilen fermanlarla anılır olduk...
Biz cumhuriyetin kurup bu günlere getirdiği fabrikaları,tersaneleri,iletişimi vs. vs. işletmeleri, demokrasi ile ekonomik değerlerimizi yıkan bir toplum olduk...
Bu gün KOSGEB ve İŞKUR(İŞYIK) Anadolu’da ufak esnafı bitiren, işçiyi mağdur eden en büyük kuruluş olurken iktidarında en büyük sermayesi olmuştur.
KOSGEB özellikle HİBE destekleri ile genç girişimciye can olurken(!?) pazarı daraltmakta olduğunun farkında bile değildir. Bu gün gerek gelişmiş ükeler gerekse bilimsel çalışan ülkeler daha akılcı çözümlerle hem var olan esnafı korurken hem de yeni girişimcilere fırsatlar sunmaktadır. Bizdeki sistemse tamamen küçüğü batırmak büyüğe yem etmektir.
Nasıl mı?
Büyük firmalar iş başvurularında; kişiden CV ister. Yani bu işi yapıp yapamayacağını daha önceki tecrübelerini kanıtlar belge sunmasını talep eder. KOSGEB kurs verir ama kişinin daha önce bu iş tecrübesine bakmaz. Kaç yıl sigortalı olarak bu sektörde çalıştığını incelemez. Girişimci der eline belgeyi tutuşturur; ‘Hadi git sermaye benden etrafındaki esnafı batır gel(!)’ der.
Niye mi?
Küçük yerlerde nufus hareketleri sürekli azalır. Pazar daralması yaşanırken aynı sektörlerde açılan ya da açtırılan KOSGEB destekli girişimci işyerleri borç batağına batmış ya da ayakta zor duran yılların esnaflarını yok eder. Müşteri bölünür, rekabet zararda artar, işçi bulmakta zorlanılır kapanan esnaf sayısı yavaş yavaş artmaya ya da borç batağına hepsi birden girmeye başlar.
İŞKUR işsizdem alır hiç sigortası olmayan vatandaşı devlet dairelerine yerleştirir, kendi işsizine de asgari ücretin altında işsizlkik ödeneği öder, esnaf camlarında eleman alınacaktır yazısı ile başbaşa kalır.. Ee ne de olsa yakında açılacak İŞKUR alımlarında ya hanım ya kendi ya da çocuklardan biri nasıl olsa yerleşecekltir... Birilerinin ağız kokusunuçekmeye, kaprislerini dinlemeye, maaşımı aldım ya da alamadım demeye, sigortam yatmış mı yatmamış mı gibi bir telaş içine girmeye ne gerek var? Eee ne diye oy veriyor vatandaş, İŞKUR Var, iş var, iş var oy var.. Bu gün olmazsa yarın var.
Esnaf mı?
O da lale devrinin son gülleri... Boynu bükük izliyor,camda yazı, eleman alınacak, kapı açık müşteri gelecek, telefon açık mesaj gelkecek, bu arada vakit bulursa elinde sermaye de varsa size ödemeye gelecek..
Çünkü gideri artmış, vatandaşa olan borcunu ödüyor, devlete ise bu günlerde biraz öteliyor.. Ne yapsın herkes para arıyor, o da bulduğunda ekonomi çok güzel diyecek!!!!
Bir fermanla şu esnafın ekonominin durumunu bir düzeltsek ne olur değil mi ya!
02.11.2017 17:44:15
FERMAN VAR BEYİM!!!