GEÇİM SIKINTISI VE GELECEK KAYGISI YOK!

Geçtiğimiz ayın sonlarında bir düğün vasıtası ile Almanya gezim oldu. Daha önce de gitmiştim. Ama gidişlerimde bu kadar inceleme soru sorma fırsatı bulamamıştım. Bu sefer gittiğimde gerek dostlarımızın gerekse meslektaşlarımız vasıtası daha genişi bir inceleme ve analiz etme şansı buldum. Almanya ‘da ikametini sürdüren gurbetçi kardeşilerimizin yüreği Türkiye diye atıyor. Türkiye de yaşamını sürdüren vatandaşilarımızın ise Almanya’ya gitmek oraya yerleşmek gibi bir arayışları yıllardır sürüp gidiyor. Öncelikle görünenler hiçte anlatıldığı gibi olmadığı gerçeğidir. Şu doğrudur Almanya da insanların geçim sıkıntısı ve de gelecek kaygısı bulunmuyor. Geçim sıkıntısı yok derken kazançları bol anlamında değil bu söylemim, devlet bir şekilde sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getiriyor çalışsın ya da çalışmasın belirli geçim standardını vatandaşlarının yakalaması için çok ciddi bir destek sunuyor. Almanya da kişinin çalışmasına bağlı olarak değil evine giren maddi kazanç baz alınarak asgari yaşama standarlarında bir desteğin oluşması sağlanmış. Türkiye gibi biz parayı veriyoruz nasıl geçinersen geçin mantığı değil belirli koşullarda yaşam standardının altında kalmamak kaydıyla, çocuk ve aile de ki birey sayısı dikkate alınarak sağlanan sosyal yardımlar işsizlik ödeneği vb. Desteklerle sosyal devlet her alanda kendini gösteriyor. Asgari ücret olarak değerlendirildiğinde Almanya da da bir evde çalışan bir kişinin evin yükünü tek başına kaldırması mümkünken bir evde en az 2 veya daha fazla kişi çalıştığında para biriktirme ya da yatırım yapma şansınız oluyor. Aksi takdirde para biriktirmek kenara para koymak ya da farklı bir alana yönelmek mümkün değil. 1500 Euro civarında alınan asgari ücret (yaklaşık 6000 TL civarında) orada yaşayan bir ailenin geçimini oldukça zorlamaktadır. Sosyal devlet yapısı nedeni ile bu durum ciddi anlamda göze çarpan bir olgu değildir. Türkiye de ise 1400 tl olarak verilen asgari ücret bir ailenin geçinmesini nerede ise imkansız kılmakta, ek desteklerle bu durumu düzeltebilmektedir. Evde bir kaç kişinin çalışarak katkı sunması ya da alternetif para getirici işlere yönelmesi Türkiye de geçinmek için olmazsa olmaz şarttır. Almanya’da bireyler kadar esnaflarında çok ciddi hakları olmakta, sosyal devlet bu anlamda esnafında güvencesi olarak kamuyounun karşısına çıkmaktadır. Bir esnaf battığında devlet gereklii ncelemeleri yaparak batışın sebeplerini inceliyor batan esnafa katkı sunuyor ve ona ‘sen 10 yıl gibi bir süre esnaflık yapma sen bu işi beceremiyorsun’ diyerek çalışma yoluna itiyor. Kısacası kontrollü bir devlet ve de vatandaşının beyanını esas kabul eden sistemin işlediği insanların gelecek kaygısı gütmediği bir devlet anlayışı oluşmuş. Kurallar herkes için geçerli... Bulunduğum dönem içerisinde Kuzey ren Westfalye eyaleti seçimleri yapılıyordu. Ama ortalıkta sadece kendilerine tahsis edilmiş resimlerin asıldığı alanlar dışında bir gürültü, ses kirliği, görüntü kirliliği ya da devlet imkanları ile gerçekleştirilen bir seçim atmosferi mevcut değildi. Görüşler televizyonlarda tartışılıyor, gazeteler aracılığı ile paylaşılıyor, yapılacak işler oralarda anlatılıyor, insanlar daha çok okuyor, inceliyor ve aklına mantığına yaşananlara göre oyunu kullanarak tercihini ortaya koyuyor. Ülkemiz vatandaşlarımız içinse durum bu günlerde pek fazla iç açıcı olduğu söylenemez. Referandum süreci ile birlikte başlayan söylemler, Alman halkında ciddi bir rahatsızlık yaratmış. Bu da tavırlara söylemlere ve uygulamalara dönüşmüş durumda. Hamburg’da referandum sürecinde ‘EVET’ oyu veren bir Türk vatandaşı dükkan sahibi olan Alman’ın iş yerinin boşaltması için kendisine 1 ay süre verdiğini belirterek binlerce euro zarar ettiğini vurguluyordu. Bu vb uygulamaların arttığını gazeteci arkadaşım bana anlattığında insan inanamıyor. Ama şu da bir gerçek ki, Almanlar kendi binaları dahi olsa Türklerin kendi gelenek ve göreneklerini bayraklarını asıp düğün yapmalarına, eğlenmelerine hiç bir gönül koymadan razı olmaları demokratik olgunluk olarak ta algılanmalıdır. Nazi söylemi Alman halkın da çok ciddi bir tepki oluşmasına yol açmış durumda bu söylem orada yaşayan yurttaşlarımıza çok ciddi zararlar verebilir. 3 milyonun üstünde vatandaşımızın yaşadığı bu ülke ile ticari ve söylem birlikteliğinin oluşması her iki ülke açısından da olumlu olacaktır. Aksi takdirde gerilen ipler daha kırıcı ve beklenmedik tepkileri de beraberinde getirecektir. 1960’larla birlikte 1. Nesil Almanya’ya para kazanıp geri dönmek için oralara gitmişlerdi. Çalıştılar didindiler köylerine ilçelerine illerine evler yaptılar, arsalar aldılar. Ama çocuklar büyüdü, gelemediler. Emekli olup gel gitlerle bir ömür geçirdiler. Bir çoğu artık yaşlandı ya emekli olup gel git yapıyor ya da vefat edip tabutla geri dönüyor. Belki çevrenizde de vardır 1. nesil ev yapmış ama artık duran gelen gidenin olmadığı bir yapı, arsalar alınmış ama kimsein uğramadığı!. İşte o nesil 1. Nesil. Bu gün gelip giden halinizi hatırınızı soranlar ise 2. Nesil... Şimdilik 3. Nesil gelip gitmiyor. onlar daha çok Almanya ‘da yeni bir yaşam peşinde... 1. Nesile göre 2. Nesil biraz daha şanslı idi. Orada okumuşlar iş güç sahibi olmuşlar hem Türk gibi Türkiyeli, hem de Alman gibi Alman vatandaşı olarak yaşamlarını sürdürmüşler. Ne anavatandan vaz geçmişler ne doğup büyüdükleri ülkeden. Ekmek uğruna didinip durmuşlar. Onlar şimdi daha da muzdarip. Çünkü; 3. Nesil artık kayıp diyorlar! Neden mi? 3. Nesil ne Türk olabilmiş ne Alman! ortada kalmış diyor oradaki gazeteci dostlar. 2. Nesil kadar şanslı değiller. Tam ortada kaldılar. Asıl onlar için şimdi Almanya ‘da Türkiye de daha zor! Türkiyedekiler; “Alman olmuş gelenekleri görenekleri unutmuş” diyor dışlıyor. Kimseleri kalmamış artık akrabalık bağları zayıflamış, ilişkiler kopma noktasına gelmiş. Almanlar Türk diyerek dışlıyor! Kısacası 3. Nesil kayıp bir nesil!” Diyorlar.. Kısacası dostlar; Almanya orda yaşayana zor bir geçit, Türkiyedekine ulaşılması gereken bir kapı.. Almanya’daki Türk’ün parası Türkiye de kıymetli saltanat sürdürüyor, Türk’ün parası Türkiye de asgari eziyet! Biz büyüdük büyümesine de sosyal devlet hala kayıp!.. İnsanımız gelecek, esnafımız umut, vatandaşımız eşit olma savaşı veriyor! O nedenle önce hukuk, önce insan, önce demokrasi ve her şeyden önemlisi yaşayacak kadar umut, gelecek kaygısı vermeyecek kadar devleti bulduğumuzda bu devlet şaha kalkar be devletlum! O nedenle Sultan süleyman’ın dediği gibi ‘olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’ ................................................................................................................................................... Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ün 98 yıl önce Samsun’a çıkarak başlattığı Milli Mücadele milletin azim ve kararlığı ile son bulmuş, emperyalist güçler yenilerek Anadolu’dan sürülüp atılmı-şlardır. Mustafa Kemal ve arkadaşları 98 yıl önce başlattıkları mücadelede tek güvendikleri milletin bizzatihi kendisi idi. O gün başlanan mücadele bu günde devam etmektedir. Dün emperyalizme ve onun işbirlikçilerine karşı verilen Kurtuluş mücadelesinde modern dünyaya entegre olma , aydınlanma gençliğin sönmeyen ateşini bağımsızlığa büyük ülkülere yelken açmaya çağıran büyük önder bakın ne diyor; “Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! .. Bu belli. Fakat zekânı unut! .. Daima çalışkan ol…” Mustafa Kemal ATATÜRK 19 mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nın 98. Yıl dönümünde geleceğimiz olan gençlerimizin bu en anlamlı en coşkulu bayramlarını en içten dileklerimle kutluyorum.
19.05.2017 10:33:27