Geçen hafta bu köşede Kudüs Bizimdir başlığı ile yayınladığım yazımda Kudüs’ün her din için önem arz ettiğini dolayısıyla bu şehrin “bize” yani tüm insanlığa “barış” anlamında ait olduğunu ifade etmeye çalışmıştım.
Bu hafta konuyu muhatapları açısından kalemim yettiğince irdelemeye çalıştım. Mevzubahis durumun iki kutbu olduğu ortaya çıkmış durumda. Biri siyasi tarafı oluşturan ABD ve İsrail, diğeri ise dini tarafı oluşturan İslam ülkeleri…
Dünya üzerinde devletin merkez bankasının özel sektörün elinde olduğu ABD’den başka herhangi bir devlet yoktur. FED (ABD Merkez Bankası) Dünyanın en zengin 8 Yahudi ailesinin elindedir; doları bunlar basıp ABD’ye satarlar. J. F. Kennedy dolar basımını bunların elinden almak isteyince, bunu canıyla ödemiştir!
İsrail tüm dünyanın gözleri önünde bebekler dahil, sivilleri misket bombalarıyla katlederken işlediği terörist devlet suçunu görmezden gelip BM Güvenlik Konseyi’nde VETO eden ABD’den başkası olmadı.
Bugün de aynı İsrail devleti terör suçu işlemeye devam ediyor. Trump’a Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettiren ve ABD Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e nakil kararını verdiren de Yahudi gücüdür.
İpleri İsrail’in elinde olan bir ABD’nin niyeti asla iyi olamaz. Çünkü İsrailoğullarının hedefi, Tanrı’nın kendilerine vaat etmiş olduğu kutsal topraklara sahip olmaktır. Arz-ı mevut denilen bir kısmı da Türkiye’nin sınırları içinde olan bu coğrafya Nil ile Fırat’ın arasıdır. ABD bu yüzden Türkiye sınırında PYD/YPG’ye ikinci İsrail’i kurdurmak için oradadır.
Ancak Suriye’de Rusya liderliğindeki Türkiye ve İran destekli gelişmelerden rahatsızlık duyan ABD çözümsüzlük ateşine Kudüs kararıyla müdahale edeyim derken adeta yangına benzin dökmüş durumdadır.
ABD hamlesini yapmış ve gelişmeleri beklemeye başlamıştır.
Gelelim diğer tarafa, yani İslam ülkelerine…
Suudilerin tavrı zaten malum, ABD’nin emri dışında hareket edemeyecekleri aşikar. Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevî İşleri Genel Başkanı Dr. Abdurrahman es-Sudeysî, Suudi Arabistan’ın bir Tv kanalında: “Bugün Suudi Arabistan ve ABD dünyanın iki kutbu. Allah’a hamdolsun dünyayı birlikte yönetiyorlar” demesi bu durumun dillendirilmesi demektir. Yani konunun aslında iki tarafında bulunanlar aynı tarafta olduklarını beyan ediyorlar.
Arakan, Yemen, Mısır, Katar, Karabağ, Doğu Türkistan vb. birçok yerde Müslümanları ilgilendiren konulara nasıl baktılarsa İslam ülkeleri bu konuya da öyle bakacaklardır. Yani, ABD ya da müttefikleriyle olan ilişkilerini nasıl etkileyeceği penceresinden.
Dolayısıyla dönem başkanı olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısından da Trump’ın Kudüs’ü başkent ilan etmesi kadar etkili ses getirecek bir kararın çıkmasını beklemek hayal gibi görünüyor.
Oysa tüm Müslümanların kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah Al-i İmran suresinde şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de o, gönüllerinizi birleştirmişti ve onun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.”
Bu ayet-i kerimeyi idrak edememiş Müslümanlardan ne bekliyoruz ki!...
15.12.2017 09:44:42
KUDÜS MESELESİNDE TARAFLAR