BAKAN ŞEYTAN ÜÇGENİ DİYOR! SİZ NE DİYORSUNUZ?

Durağan’da  bir yorumda bulunduk, arkasından gelen ihbarlar, suçlamalar, tazminat davası derken geçtiğimiz hafta başlayan haber süreci  tüm Türkiye’yi sardı. 2 yıl önce Yeni şafak gazetesinin gündeme getirdiği otonomi dergisinin de köşe yazarlarının ele aldığı süreç bu gün hem TBMM hemde bakanlığın gündemine girdi. Gazetemizin haberi CHP Sinop milletvekili Barış Karadeniz’in TBMM yazılı soru önergesi ve hemen ardından Ticaret Bakanı Mehmet MUŞ’un açıklamaları ile zirveye oturdu. Oysa yüzlerce 2.el ama sıfır olarak satılan araç devletin bilgisinde normal bir satış gibi algılatılarak kaymakam, savcı, siyasetçilere satılmak sureti ile nakış nakış işlenerek bu süreç işletilmiş... Önce söz sahibi olan bürokrasiye, sonra güç sahibi olan iktidar temsilcilerine verilen düşük fiyatlı araçlarla yüzlerce araç satılarak bir güven tesisi oluşturulmuş.
    Bu benim aklıma bu ülkede yaşanan çiftlik bank hikayesini getirdi. Onlarda önce Türkiye de siyasetçisi ünlü sanatçıları ile oluşturdukları güven ortamı ile  bir anda büyüdüler ve daha sonra binlerce mağdur bırakarak ülkeyi terk ettiler.  Bu ülkede zengine, bürokrata güç sahibi olanlara bir şey olmaz.. Onlara güvenip peşinde giden ve parasını yatırıp 3 - 6 ay sonra kazanç sağlayacağız, para kazanacağız, araç alacağız diyerek peşin yatırdıkları parayla zengin olma mal mülk sahibi olma hayalleri kuranların vurgun yediği bir ülke olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor!
     Bu gün devlet ve basın niçin var? Kamuoyunun sesi olma, araştırmak incelemek ve yasaların arkasından dolanarak haksız kazanç elde edenlerle mücadele etmekte onların temel görevi değil midir!
    Yasalar vatandaşın güvencesidir. İyi niyetle çıkartılmış yasalar; esnafın ticaretini kolaylaştırmak vatandaşın güvenliğini sağlayarak ticari kuralları belirlemek ve her sektör temsilcisinin hak ve menfaatlerinin korunmasını sağlamak devletin asli görevidir. Basın bu noktada  vatandaşın hak ve menfaatlerini korumak devletin çıkarlarını savunma noktasına kamuoyunun esidir.
 O nedenle yazılı basın savcılığının önünde hazır edilir, yapılan haberler incelenir, suç unsurları irdelenir. Adli müfettişler incelemelerinde yapılan haberlerle ilgili açılan soruşturmalar var mı? Ya da görmezden gelinen ,ihbar nitelikli haberlerle ilgili neden bir işlem yapılmamış incelerler.  Çünkü gazete haberi aynı zamanda savcı için, yöneten bürokrasi için ihbar niteliği taşır. Kamuoyundaki şaibeyi, kaldırmak, vatandaşın aklındaki sorulara cevap vermek toplum vicdanını rahtlatmak adaletin ve bürokrasinin görevidir. Ama onlarda; sormadan, sorgulamadan neden Durağan da bunca  yüzlerce araç nasıl oluyorda sıfır araç olarak Durağan’dan satışı yapılıyor? Bu nasıl mümkün oluyor? diyerek sorgulamaz, araştırmaz ise vatandaş konuşur, millet  söyler maalesef altında devlette kalır, adalette.. Ama yaptığımız haberin doğruluğunu yerelde birileri görmesede bu ülkenin bakanı televizyonlara çıkıp söyleşilerde konuşuyor buna ‘şeytan üçgeni’ ve ‘Bayi - Galeri ve Filo şirketleri arasında kumpas’ diyorsa  2018 yılında araçlara el konuluyorsa ama bu gün birileri görmezden geliyorsa, o zaman ne kadar doğru bir uyarı yaptığımızın haklı gururunu yaşadığımızı belirtmek isterim. Çünkü bu organizasyonlarda binlerce insan dolandırılabilir. 3 ay sonra bayi olmayanlar tarafından verilecek araç için kripto paralar misali  satışa örnek gösterilen resimler ve oluşturulan güven ikliminde 1000 kişiden 6 ay sonra teslim edilecek araçlar için toplanan para ile bu ülkeyi terki diyar ederse  sizler ne yapacaksınız?  Bunca insanın ömür boyu biriktirdiği helal kazancına göz dikenlere ortak olmuş olmayacak mısınız? 
     Maalesef gerçeklerin zamanla ortya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. 
    Bu ülkede kurulan paravan şirketlerle devlet dolandırılmadı mı? Devletin kazancına göz dikmediler mi? Yine kurulan paravan ya da gösterişli şriketlerle insanların umutlarını çalmadılar mı?
     Ama bütün bunlarda kazanma hırsı tavan yapmış iktidar gücüne sahip isimler arkalarında durmadı mı? Bu günde devletin uyguladığı para sistemine karşı özellikle kaybetme korkusu yaşayanlar ucuz araç görünce paralarını güvende tutmak ellerinde hissetmek adına kredilerle araç kuyruğuna giriyor, lüks araçları ucuza alıp sermaye yapıyorsa asıl korkuları devlete duydukları güveni kaybetmeleridir. Bankada ya da dövizde kendilerini güvende hissetmeyenler FETÖ organizasyonları gibi son dönemlerde güvenli liman filo şirketleri üzerinden bayide bulunmayan peşin paralı alınan araçlarla devletin dışında kontrollü bir sermaye birikimi oluşturma gayretinde olabilirler.
     Dün biz yazdık  bu gün gündem oldu!. Mecliste soru önergesi oldu. Bu gün bakan konuşuyor ve bizim dediklerimizi diyor, yetkililer ve adli merciiler umarım duyuyordur... 
    Bakan bu duruma şeytan üçgeni diyor, siz ne diyorsunuz?