Haberler Haber Girişi : 23 Mart 2017 12:53

BU KADAR ÇABUK VAZ GEÇMEYELİM!

BU KADAR ÇABUK  VAZ GEÇMEYELİM!
18 Mart çanakkale savaşının yıldönümünü andık... Şehitlerimizin bize vatan bıraktığı topraklarda Çanakkale’yi geçilmez yapan yiğitlerin, destan yazdığı gündü 18 Mart... Amma.. Üzücü bir hadise var ki; insan ve vicdan sahibi bireyler olarak cumhuriyetin değer verdiği ‘birey ol Allah’tan başkasını kul olma’ diyerek kurduğu cumhuriyet’te garip ve ters işler olmaya başladı... Önceden dualar edilirken ‘şehitler ve gaziler denir Mustafa Kemal ve onun silah arkadaşlarına dualar edilirdi. Son dönemlerde artan bir moda sadece şehitler diyerek geçiştirilen ortadaki savaşı görmezden gelen, askerlerin kendi kendini yönettiği, hatta hıyerarşik yapının olmadığı(!) askeri stratejileri uygulanmadığı(!’) bir destanmış gibi hutbelerde okunmaya, dualarda Mustafa Kemal ve arkadaşlarının eksik tutulduğu, hatırlanmadığı bir yapı oluştu. Gerçi kime ne demeli(!) böylesine hassas bir dönemden geçerken birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu ortamda, Genelkurmay’ın afişerinde Mustafa Kemal Atatürk yoksa, cumhurbaşkanı ve ‘EVET’ çilerin sözcülerinin ülkenin yarısına yakınını terörist gördüğü ya da dillendirdiği bir ortamda Atatürk’ü anlamak onu yaşamak en zor sanat olsa gerek!!!.. Neden mi? Çünkü o ulusunun özgür bağımsız bir birey olarak yetişmesine önem veriyordu. Din dersinden önce insanların ahlak sahibi olması gerektiğine dikkat çekiyordu. O nedenle din derslerini verirken ‘Din KÜltürü ve Ahlak Bilgisi’ adı ile ders kitaplarına girmiş yıllarca da öyle okutulmuştu. Bu gün ise kendini kanıtlama derdine düşenler, ortadoğu da ki gelişmeleri görmeden özgür ve bağımsız bir cumhuriyette sevdikleri ile huzur içinde yaşamanın kadir ve kıymetini bilmeden, ötekileşmeden, ötekileştirmeden birlikte yaşayacağımızı hiç akıllarına getirmeden, siyaset uğruna, iki laf fazla etme adına değerlerimizi yok etmekte olduklarının farkında bile değiller.. Oysa ki 18 Mart ruhunda birlik ve beraberliği vatan millet yolunda aynı toprağa düşen mehmetçiğin Mustafa Kemal’le sembolleştiğini düşmana geçit vermediğini görmeyen gözler, hissetmeyen yürekler hutbelerinde adını çıkarsalar bile Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının yüreklerde yaşayacağının farkında bile değiller... Bu düşünce ancak bu topraklara ve vatana canı gönülden bağlı kitleleri camiilerden soğutur, din adamlarına başka gözle bakılmasına sebep olur. Bakın Sinop Alaaddin Keykubat Camiin’de 18 Mart Cuma günü yaşanan hadise bu durumu gözler önüne sermesi açısından önemlidir. Sosyal medya da paylaşılan ve dalga dalga yayılan, kitlelerin tepkisine neden olan bu durum daha çok tepkilerin oluşmasına, farklı durumların yaşanmasına sebep olabilir. Anlatılan olayı aynen yayınlıyorum..; “Cuma namazının sünnetini kıldık ve sonrasında hoca hutbeye çıktı günün konusu Çanakkale savaşıydı.. Hoca hutbede savaşa yazılan şiirlerden ve Çanakkale ruhundan bahsetti ve hutbeyi bitirdi !! Tam o anda cemaatin içinden bir ses yükseldi !! ‘’ BÖYLE BİR SAVAŞ VARDA BUNUN KOMUTANI YOK MU ? BU KOMUTANIN ADI YOK MU? BU SAVAŞI YAPAN MİLLETİN ADI YOK MU? SİZİN ARKANIZDA NAMAZ KILINMAZ SİZ NEYE HİZMET EDİYORSUNUZ’’ dedi ve cuma namazının farzını kılmadan camiyi terk etti...!!!” ............................................................. Diyebilirsiniz ki; cemaat olsa ne yazar olmasa ne yazar.. Bu düşünce maalesef dayanışmamızı yok edecek, birbirimizle olan muhabbetimizi bitirecek daha büyük sorunların tetikleyicisi olacaktır. Birlik ve beraberliğimizin, ortak milli kahramanlarımızın isimlerini silmek silmeye çalışmak kimseye bir şey kazandırmaz. O nedenle yıllardır söyleye geldiğimiz;okula, kışlaya ve camiiye siyaset sokulmaması bizi gerektiğinde bir araya getirecek, ortak simgelerin adı olarak yaşamalı kalmalıdır. Bu gün aleni ve açık biçimde siyasette taraf olan bu nedenle cemaatleri arasında ikilem yaşatan ve sonrasında birlik ve beraberlikten bahsederek topluımun değer yargılarını, tarumar eden, din adamı olgusunu yok etme girişimi ne Allah katında ne de kulu tarafından hoş görülen bir davranış şeklidir. Elbette ki kendi siyasi düşünceleri, fikirleri olacaktır. Amma bunu yaparken adaleti, toplumun değer yargılarını göz ardı etmek, Sinop’ta yaşanan bu ve benzeri hadiselerin daha da artmasına vesile olacaktır. Yine geçtiğimiz hafta ilçemizde yaşanan bir hadise de haber olmuş, tepki çekmişti. Özellikle müslümanın bayramı olam cuma gününün siyasi emellerine alet etmek, çıkışta bir müslümanı yakalayıp eline gazete tutuşturmak, ondan faydalanma girişimi ne etik ne de doğru bir davranıştır. Zaten korkulan da budur.. Camiilerin hükümetlerin siyasi emellerine göre şekillenme dönemi Emeviler dönemidir. Bu dönemde islamiyet iktidardakilerin hırs ve arzularına göre şekillenmiş, hutbeler okunmuş değişiklikler olmuş ve günümüze kadar gelen bir çok yanlış gelenekte o günlerden kalmıştır. İşte o nedenle camiileri siyasetin merkezinde tutarak, siyasi gelişmelerin tartışıldığı kavgaların çıktığı yerler olarak değil daha çok birleştirdiği huzurun ve sakinliğin ortak değerin adı olarak kalması sağlanmalıdır. Bu gün toplumun bir çok kesimi geçmişte din görevlilerine saygı ve hürmetle bakarken, bu günlerde bu durum tersine dönmüş, bu meslek grubu bir çok ortamda tartışılır hale gelmiştir. Bu durumu görmek isteyen din görevlileri kendi görevlerini gizleyerek toplumun değişik katmanlarında, farklı yerlerde, kimliğini söylemeden din görevlileri hakkında olumsuz bir atıfta bulunduklarında bu acı gerçekle karşılaşacaklardır. Bir çok insan özellikle son dönemlerde cuma namazlarına dahi gitmeyerek bu durumu protesto ettiklerini ifade etmektedirler. Bu gün düştüğümüz bu durum daha acı olayların başlangıcı olmadan iktidar gücü ile sarhoş olan, herkesin taraf olarak gördüğü, bu meslek grubu daha dikkatli davranmak kaybedilen değerlerin tekrar kazanılması hususunda topluma yardımcı olmalıdırlar.. Aksi takdirde öğretmeni kaybettik, askeri cepheye kitledik, imamı da siyasete kurban verirsek toplumun birleştirici harçları, söz ve kalem ustaları aramızdan çekilmiş olacaktır. Gelin dostlar, acıyı bal eyleyelim, siyaseti dil eyleyelim, gönlü hoş eyleyelim, düşünceyi yol eyleyelim ama vefayı da dostluğu da baş tacı, ortak değerlerimizi ise hep birlikte yüceltelim... Bu topraklar çok millet gördü! Çok insanı bağrına gömdü.. Gömdüklerinden mezar taşı, sildiklerinden ise tarih sayfaları kaldı... Biz biz olalım; mezarımızı bulacak geleceğimizden, tarihimizi onurlandıracak isimlerden bu kadar çabuk vaz geçmeyelim.