Molla Barzaninin oğlu Mesud Barzani’nin çocukluk hayali olan Kürdistan için referandum kararı sonrası cılız sesler, tepkisiz eylemler, sözle sınırlı icraatten uzak açıklamalar referandumun yapılmasını sağlamıştır.
Şimdi siyaset yapanlar; bu ülkenin gerçeklerini görmeden yıllarca yapılan uyarıları dinlemeden; dünya kamuoyuna sonuçlanmış, biz tanımasakta ileri de daha büyük sorunlara yol açacak bir referandumun tescillenmesini sağlamıştır.
Devlet adamlığı nedir? diye sorduğunuzda önlem alan, geleceği gören ve bu yolda günün koşullarını değil, gelecek için mücadele eden,kaybetse de gelecek için adım atabilenler lider olarak kalır..
Tarih işte bu nedenle risk alan, aldığı riski en az kayıpla kapatan, ülkesine değer katanlara lider demiş ve tarih kitapları ekonomik başarılardan çok masada tarih yazanlara dava adamı demiştir.
İşte o liderleri günün koşullarında eleştirilere tabii tutanlar dillerinde hamaset, sözlerindeki riya ve milletin en hassas duygularını kullanarak, ölü üzerinden acımasızca eleştirerek iktidar yollarını açmışlardır.
Belgeye, bilgiye dayanmayan, kanıtlanmayan sözlerle, sorgulayan, soru soran geleceğe giden bir toplumu dizayn etmek istemişlerdir. Bunda bir nebze de olsa başarılı olmuşlardır.
İnsanımızın ruh dünyasına hakim olmak, boşlukta kaldığı konuları irdeleyerek, maddi gerçekleri yok ederek, insanımızın kafasını karıştırmış, kendi ikballeri ve gelecekleri için ülkelerini ateşe atmaktan çekinmemişlerdir.
Liderlerin özelliklerinden biri olan geleceği okumak ve ona yönelik adımlar atabilenlere tarih liderlik vasfını yükler.
Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bu gün birilerinin hezimet, birilerinin de siyaset uğruna çarpıtarak verdiği tarihi argümanlar, gerçekler karşısında adeta yerle bir olmuştur. Yüzyıllık hayallerin engellendiği, bu gün Türkiyeyi haklı konuma itecek belgeler, onların altına imza attıkları Lozan ve Ankara antlaşmalarında aranmaktadır.
Demek ki; o günlerden bu günleri görecek önlem alacak kadar uzak görüşlü vizyon sahibi liderlerden yarını göremeyen sürekli aldanan, aldatılan kandırılan liderlere düştük(!)
Bu referandum; artık bir gerçekle tanışacağımız, bölgeyi sıkıntılı bir süreci itecek fitili de ateşlemiştir.
Bu referandumu asla yapılmamalı, yaptırılmamalıydı..
Bunu sağlayacak olan güçte bizzat Türkiye Cumhuriyeti devleti olmalı idi....
Sınırlar kapatılmalı, elektrik kesilmeli vanalar kapatılmalı gereken en üst düzeyde yapılarak üzüm yenmeli sözlerle bağcı dövülmemeli idi..
Cumhurbaşkanı ve Alk Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın Türk askerinin Başika’dan çekilmesi yönünde açıklamalar yapan Irak Başbakanı Haydar İbadi’ye gösterdiğ; “Sen benim muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kalitemde değilsin. Irak’ın Başbakanı, istediğin kadar bağır, çağır. Biz bildiğimizi okuyacağız. Önce haddini bil” tepkisinden daha sert bir tepkiye Barzani’ye vermeli idi.
Irak Merkezi hükümetine rağmen Kuzey Irak’ta inşaat sektöründe, petrol satışında, taşınmasında kimler vardır?
Kimler Barzani ile Türkiye’de ortak yatırımlar yapmakta milyon dolarlık yatırımlarla Türkiye üzerinden Kuzey Irak beslenmektedir?
Bütün bu sorular gelecekte elbette cevap bulacaktır..
Amma umarım iş işten geçmez! Kişsel menfaatler uğruna bir devletin çocukları ölüme gitmez..
Çünkü üzüm yiyecek yerde bağcı dövülmüş, dövende dövdürende şimdi seyir tepesinde olacakları izlemeye başlamış bile...
Biz geçmişi suçlayıp dururken geçmişten ders almayı beceremedik...
Suriye karıştı, Kuzey Irak referandum dedi, Suriye’nin kuzeyi otonom bölge ilan ediliyor, Lozan’ı tanımayan ABD bölgede cirit atıyor...
4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren, bölgedeki otoriteye ve bölücü ve de ayrılıkçı kürtlere öz güven sağlayan güç, bu gün de Türk milletini ve de Türk devletini test ediyor...
2 ay önce referandum diyenler 25 Eylül de bunu gerçekleştirerek önemli bir aşamayı geçmiştir.
Onlar abilerinin desteğinde hızla silahlanıp, kendi emellerine koşarken bizi yönetenler artık tek adamlık değil; ortak akıl, ortak irade ve ortak hedef için bir araya gelmelidirler...
Bu gün sadece referandum yarın bizimde onayladığımız ‘ikiz yasalar’dan doğan haklar için Türkiye’de de bir referandum istenirse durum ne olacak?