Haberler Haber Girişi : 14 Şubat 2017 18:10

BU SEÇİM BAŞKA SEÇİM

BU SEÇİM BAŞKA SEÇİM
Yapılacak olan referanduma dair yavaş yavaş ekranlar ve meydanlar ısınıyor. Kimileri çoktan tarafını ve reyini seçerek ilan etti bile. Bir yandan gündelik siyaset bu şekilde kızışırken diğer yandan hayatın tabi akışı içerisinde ??"farkında olsak da olmasak da- birtakım başka seçimler de yapmaktayız. Acaba ülkemizdeki halk oyu ile ilgili gösterdiğimiz hassasiyeti başka konulara dair de gösteriyor muyuz? Örneğin eşimize veya çocuk-larımıza önşart koşarak; “ az para harcarsan ya da şu başarıyı gösterirsen seni severim” demeyi mi? Yoksa “seni yalnızca eşim ya da evladım olduğun için seviyorum” mu demeyi mi? Adeta insan çöplüğüne dönen kahvehanelerde ömür tüketip sadece okey dörtlüsünden biri olmayı mı? Yoksa, eşiniz ve çocuklarınızla birlikte daha uzun ve kaliteli vakit geçirmeyi mi? Eşinizin ve çocuklarınızın söylediklerini pasif bir şekilde sadece duymayı mı? Yoksa, onların söylediklerini aktif bir şekilde gözlerinin içine bakarak etkin dinlemeyi mi? İş takibi, alacaklar, krediler, gelirler, lüks araba, lüks ev, daha çok gelir peşinde koşmayı mı? Yoksa, hayattaki hiçbir başarı evdeki başarısızlığı telafi edemez inancıyla ailenize daha çok yatırım yapmayı mı? Her şeyi madde ve para ile ölçerek metanın adeta gönüllü kölesi olmayı mı? Yoksa, maddeyi ve parayı sadece ihtiyaç gören bir araç olarak görerek daha çok maneviyata ve değerlere yatırım yapmayı mı? Öfkelendiğimizde karşımızdaki insana ağzımıza geleni söylemeyi mi? Yoksa, “öfke ile kalkan zararla oturur” düsturuyla hareket ederek sabrın erdemine ermeyi mi? Hayatta her şeyi, “yarısı boş” düşüncesiyle görerek negatif yaklaşmayı mı? Yoksa, “bardağın yarısı dolu” diyerek pozitif bir bakış açısını mı? Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin kaygıları arasında debelenerek feryad-ı figan etmeyi mi? Yoksa, Âkif’in; “geçen geçmiştir, ân-ı müstakbelse müphemdir, hayatında nasibin bir şu geçmek isteyen demdir” sözlerini kılavuz edinerek yaşanılan ânı bir hazine bilmeyi mi? Sürekli başkalarını eleştirerek ve suçlayarak mevcut sorunun bir parçası olmayı mı? Yoksa, “ben de bir şeyler yapmalıyım” diye düşünerek çözümün bir parçası olmayı mı? Saatlerce televizyon başından kalkamayarak şuursuzca hipnotize olup beynini uyutmayı ve uyuşturmayı mı? Yoksa, kendini geliştirecek kitaplar okuyarak beyin küpünü zenginleştirmeyi mi? “Haram helal ver Allah, garip kulun yer Allah” kandırmacasıyla köşe dönmede her yolu mubah görmeyi mi? Yoksa çoluk çocuğunun rızkını helal ve meşru yollardan kazanmayı mı? Her türlü yeniliği, “eski köye yeni adet getirme, düzenimi bozma, pişmiş aşa su katma” diyerek reddetmeyi mi? Yoksa, “neden olmasın, bir deneyelim, oldukça ilginç bir fikir” diyerek katmerleşmiş ön kabulleri kırmayı mı? Her şeye ve herkese “sen” diyerek her türlü hatayı karşı tarafa yüklemeyi mi? Yoksa “acaba ben nerede hata yaptım? ” sorusuyla yüzleşerek kendini muhasebeye çekip hatalarını görme olgunluğunu mu? Daha neler neler neler… Dostlar, hayatta o kadar çok seçimler yapıyoruz ki. Dilerim yaptığımız bütün bu seçimlere dair bireysel muhasebelerimizi yapar ve doğru sonuçlara ulaşırız.