Haftanın en çok konuşulanı oldu damat bey. Söylemleriyle ilk defa bu kadar alaycı olmadı. İlk defa bu kadar güven verdi piyasaya. İlk defa döviz onu ciddiye aldı. İlk defa bu kadar ciddi oldu damat bey. Sahip oldukları tv kanalları bile sesini duyuramadı. “İstifa etti” haberini veremedi saraydan izinsiz. Hiç bir yetkili, hiç bir medya organı, hiç kimse saraydan izin çıkana kadar son dakika olarak, Hazine ve Maliye Bakanı “İstifa etti” diyemedi, “İstifa etmedi” de diyemedi. Tam 27 saat. Ancak o, sarayın öz damadı olmasına rağmen saraydan talimat aldığı bilinen hiç bir tv kanalının kendisine yer vermeyeceğini bildiği için olsa gerek ki, şahsi hesabından istifa etti. Devlette, millette ‘Hazine Bakanı’nın istifa haberini sosyal medyadan öğrendi. Saraya karşı herkesin beklemediği bir yerden ilk defa bu kadar ciddiyetini gösterip istifasını duyurdu. Kendisine yöneltilen her soruda geçiştirici cevaplarıyla bilinen damat efendinin, “Mart Şubat’tan, Nisan Mart’tan, Mayıs Nisan’dan çok daha iyi olacak” diyen, hayat pahalılığına, kurların sürekli yükselişini de, “Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye soran, “Dolar 6, 7, 8 TL olacak diye bekleyenler, çok beklersiniz.” sözleriyle gündem olan, vevson olarakta, “İstesek doları düşürürüz ama düşürmek istemiyoruz” şeklinde tepkiye yol açan sözleri en çok akıllarda kalanıydı. Haftanın konusu ancak içeriği derin olduğundan gözlerden kaçmasını istemediğimiz ayrıntılar da yer alıyor. Biliyoruz ki damat ekonomideki kötü gidişatın vitrinde gözüken ve bilinen profiliydi. Doların sürekli yükselmesi, söylemlerinin piyasa güven vermemesi, kendi tabanından bile rahatsız edici olması, aralarındaki iç karışıklık görüntüsü sonunda seslice patlak vererek kamuoyuna yansıdı. Devletin kanalı TRT dururken sosyal medyadan istifa mektubu yayımladı ve “Sağlık sorunum var” diyerek istifa etti. Bu kadar basit bir ifadeyle konu geçiştirelecek ya da hafife alınacak bir görüntü değil. Tabi bu istifaya her ne kadar, “Af talebi kabul edildi” şeklinde üzerinde 27 saat boyunca düşünülen absürt bir kılıfla örtülmüş olsa dahi yaşananlar bu kadar basit değil. Ve sosyal medyada da ifade edildiği gibi, “Damat düşünce dolar düştü, euro düştü, altın düştü. Boş koltuk bile damattan daha faydalı oldu bu ülkeye. Topyekün gitmeden bu düşüş geçici. Boş koltuğun bile bu ülkeye daha faydalı olduğunu gördük. Her gün zarar eden ekonomide boş yere koltuk işgal ettiklerini gördük.” diye durumun özeti çok kez ifade edildi. Ve öyle de oldu. Piyasada altın ve döviz hızla düştü. Farkında mısınız hiç kimse, “At kim? İt kim?” diye soramadı. Sosya medya hesaplarını bir bir kapatan damat, istifa mektubunda kendisine ekonomiyi, hazineyi 5 yıldır teslim eden babasına teşekkür dahi etmemesi, cümle içerisinde isyan bayrağını çekercesine, “At izi, it izi” gibi ucu açık ithamlarda bulunması sorunun sanıldığından daha büyük olduğu söylentilerine yol açtı. Mektupta sorgulanması gerekenler bir tarafa beş yıllık süreç sosyal medyadan istifa açıklayacak kadar basit miydi? Sosyal medyaya karşı olanların, muhalif sayfaları kapattıranların, devasa medya binalarına, kanallarına sahip olmalarına rağmen istifayı bile sosyal medyadan yapabildiler. Çekişme sanıldığından daha da büyük. Çünkü bu çatışma bir enkazın ayak sesleridir. Yandaş ve paravan şirketlere garanti edildiği bilinen ülkedeki bu enkaz acı bir sürecin doğuşudur. En hafifiyle örnek verecek olursak, basında yer alarak gündem olan basit bir kahvaltı için milyonlar ödeyenler, Hermes marka bir çantaya 50.000 euro harcayanlar, metresi bir liralık, hortuma metre başına 78 TL ödeyenler, “Devletin malı deniz, yemeyen keriz” hesabına dönüştürdüler. Müşteri garanti edilen yollar, nüşteri garanti edilen köprüler, hastaneler, havalimanları. Kısacası damat geçte olsa kendi iradesiyle gitti ancak bıraktığı enkaz daha da büyüyor. Durumun vahim olduğunu itiraf eder gibi veda cümlesini tamamlayan damadın da mektubunda ifade ettiği gibi; “Allah sonumuzu hayreylesin!..” “Yedik, içtik hesabı millet ödesin, enkazın altında kalsın.. Bindirdiler bir alamete, gidiyoruz hep birlikte felakete...” Ağacım dibindeki çürük elma! Ağaçtan bir elma düşer. Bir süre sonra o elma düştüğü yerde çürümeye başlar. Ağaçtaki elmalardan biri de, bu çürüyen elmaya yukarıdan bir bakar ki tiksinir. Sonunda kendisinin de öyle tiksinilecek bir elma olacağını hiç hesap etmez ve o da bir gün yere düşüp aynı kaderi yaşar. Hiç bir zaman kibirlenmeyeceksin!. Dünyada saltanatlara sahip olan Nemrud’un burnundan içeri giren bir sinek onun helâk olmasına sebep oldu. Bir bakmışsın ki, sende bir gün o ağacın dibine düşen elmalar gibi çürümüşsün!. Hayat işte bu kadar kısa. Sendeki bu kibir, senin sonun olur ey zalim..
Ali Osman ÖNDER