Bu köşeyi okuyanlar bilir..
Bir zamanlar bir yazımda Durağan Kaymakamlık binasının ve bizzat kaymakamın AKP ilçe teşkilatı gibi çalıştığını siyasetin bizzat içerisinde yer aldığını kamuoyunun da bundan ciddi rahatsızlık duyduğunu dile getirmiştim.
Durağan kaymakamının zenginler kulubü olarak nitelendirilen Durağan TÜSİAD’ı olarak dillendirilen AKP Durağan ilçe yönetimi ile siyasette zirve yaptıkları bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz.
Devletin kaybolduğu AKP’ye yakın olanların dışında hiç bir sivil toplum örgütün kaale alınmadığı, demokrasinin ayağı AKP dışındaki siyasi partilerin yok sayıldığı bir süreç yaşanıyor.
Siyasi partiler milli bayramlarda resmi protokole ve birde AKP milletvekilinin ismi yazılarak Durağan kaymakamlığınca dağıtılan davetiyelerle hatırlanıyor olması dışında!...
Kaymakam bey AKP ilçe başkanı ile dernek dernek dolaşırken, Durağanda varlığınbı bile hissetmediği diğer siyasi partileri yok sayarken elbetteki devlet adamlığının gereğini en üst düzeyde yerini getirmiştir. Devlet adamlığı bu olsa gerek!!!
Ama tüm Durağan’ı altınla döşeseniz sizin demokrasiden yoksun, devlet destekli siyasetiniz düşünen her birey de kaygılara yol açıyor . Parti devleti, dediğinizde zaten devletin atadıkları ile siyasallaşmasından ibaret değil midir.
Bu iktidar tek parti dönemini eleştirerek geldi, bu gün hizmet adı ile devletin tüm kurumlarını neredeyse siyasetin merkezi haline getirdi.
Bu gün Durağan’da hiç kimse yapılan hizmetleri küçümsemiyor. Durağan yıllara sarih eksik hizmetlerin tamamlanması sürecinde yapılan çalışmaları tüm sivil toplum örgütleri, siyasi partiler takdirle karşılıyor, yapılan hizmetlere teşekkür ediyor. Karşılamayanın zaten memleket sevdası da yoktur insanlık onuru da... En azından ben böyle düşünüyor, böyle inanıyorum. Velakin aynı zamanda devletin tarafsızlık ilkesini bir kenara bırakıp siyasallaşmasını da kabullenmek geleceğimiz adına en büyük tehdit olarak algılıyorum.
Beton santrali de, silaj makinasının alımı da matematik atölyesinin açılışı da Durağan adına kazanılmış önemli hizmetlerdir.
Lakin siz bunu siyasete malzeme eder, devlet adına yapılanı devlet erkanı aracılık eder bu ilin 2 vekili olduğunu unutur tarihte görülmemiş bir uslupla siyasi partileri davet ederse orada durmak lazım..
Sayın Nazım Maviş bakan oldu da bizim haberimiz mi olmadı. Ya da Nazım Maviş vekilden öte devlet midir? Davetiye de vali ile birlikte not olarak düşülen kısımda Sayın Nazım Maviş’in teşrifleri ile açılacaktır” sözü zaten siyasallaşan yapınızın artık davetiyelere yansımış halidir. Durağan’da tüm kamu kurumlarını zorlayarak, mesaj atarak katılım zorunluluğu getirerek, tüm sivil toplum örgütlerinden mesaj atmasını isteyerek üstelilk bir vekili dinlemeye zorunlu tutmak hangi aklın eseridir.
Bu aslında bir üst makama geçmek için çırpınışınızın, beni görün mesajınızın ya da geçmişte kalan korkularınızı örtmek için devlet adabı ile yakışmayan siyasette kendinizi yer açma girişimidir. Sayın kaymakam sanırım AKP’den milletvekili olmak ya da vali olmak içn nabız yokluyor.. Çünkü AKP ilçe teşkilatı gibi çalışıyor olması devleti tek siyasi mekanizmadan ibaret sanıyor olması bundan kaynaklı olsa gerek... Oysa Sinop’u temsil eden 2 vekil var... Durağanda ise 6’ya yakın siyasi parti temsilciliği bulunuyor. Ama sayın kaymakam devlet adına açılan bir tesise bile sanki AKP açıyormuş gibi AKP vekilinin adını yazıp, kaymakamlık logosunu vurup Durağan kaymakamı imzası ile siyasi partilere davetiye gönderiyorsa tuz zaten kokmuştur...
O nedenle devletin bittiği yerde halkın adaleti başlar.. Devleti devlet gibi bilenler ve bu milletin her ferdine hizmet edenlerle bir sorunumuz asla olmadı olmayacaktır. Amma siyasetçi; devletle millet arasında aracıdır. Demokrasi yönetenle yönetilen arasında tercih aracıdır. Oysa devlet ebed müddettir. Devleti siyasi mekanizmalara teslim edenler onun adına siyaset yapanlar demokrasiyi zedeler, hukuku bitirir, güveni sarsar. Vatandaşın bu gün doğru sandığı gerçek yarın kaybolan devlet anlayışında hepimizi rahatsız eder.
FETÖ’nün ele geçiremediği devlet yapısını siyasi mülahazalarla ele geçiren siyasi mekanizma ve devlet terbiyesinden yoksun yöneticiler demokrasimiz için 16 Temmuz darbesi kadar tehlikeli ürkütücüdür.
"Tek partili bir mecliste, özellikle o parti, olaylar ve olup bitenlerin ululaştırdığı bir başkanın kurduğu kuruluş olunca, o kuruluşa dayanan hükümeti sorumluluk esasına dayanan ciddî bir denetleme imkânsız olur. Ben devrim yapmışım, bir devlet kurmuşum. Hadiseler ismimi, kendimi, yasalarla, Meclis’le, olaylarla karıştırmış. Milletin güveni var. Böylece devam edip gidiyor. Fakat bu doğru bir gidiş değildir. Benden sonrası ne olacak? Samimî bir denetleme kurulmadıkça hükümet de ve iş başında bulunanlar da bilinçaltlarında saklı, gizli ve özel emel ve heveslerini, devletin gerçek gereksinimlerinden ayıramazlar. Hükümeti ve hükümet adamlarını hatadan ve bu hatalar yüzünden devleti zararlardan korumak için bir muhalif partiye gereksinim açıktır.
(1930 (Kılıç Ali, Atatürk ve Cumhuriyet, Milliyet gazetesi 2.11.1970)"
MUSTAFA EKER