Türkiye’nin gündemine giren FETÖ/PYD davalarında ortaya çıkan iddianameler ve sanık tanık ilişkilerine değineceğim. Kimler tanık olmuş ya da kimler işin içinde iken yıllarca beraber oldukları, destek verdikleri bu yapıda şimdi tanık durumuna düşmüş isimler.... İddianamelere yansıyan bir zamanlar ellerinden gazetelerini düşürmeyen, iş, ticaret ve mevki kapmak için kuyrukta sıraya giren, oy kapmak için ev toplantılarına iştirak eden ama bu gün ver yansın eden zatların verdikleri ifadelere, ahde vefa yokmuş dedirten cümlelere bir bir dokunup gerilen toplumun sözcüsü olmak istiyordum.
Ama onları bir başka zamana bırakıyorum.
Lakin bu iddianamaede bir mütalaa var ki; evlere şenlik! O nedenle şimdililk sizlerde düşünesiniz bizi kimler yönetiyor, ve biz ‘parti devleti oluyoruz’ dediğimizde bize gülenlere resmi bir belgenin 1. maddesinde yazan gülünç bir cümleyi şimdilik; gülmeniz için(!?) ama gerçekte düşündürücü bir cümle olması nedeni ile buraya yazıyorum;
1. madde; ...............................................’in ilçemizdeki bazı çay ocaklarında cumhurbaşkanına ve hükümete muhalif olduğu bilinen kişilerle oturup kalktığı herkesçe görülmekte ve bilinmekte idi,
Valla bu cümleyi görünce bir muhalif olarak düşündüm;
‘Yahu kardeşim dün hep beraberdiniz. Ben yıllarca muhalefet ettim. Hiç yan yana olamadım. Bizimle birlilkte olanlarda o grupta hiç yer almadı. Ne yani şimdi siz ak kaşık, sizden olmayanlar FETÖCÜ ise vay geldi başımıza(!) aman siz siz olun demokrasiyi sadece kendinize ve kendinizden olana layık görün(!) akrabanız dahi olsa çay ocaklarında vb. yerlerde muhaliflerle oturup kalkmayın(!) Bu milletin aklı ile alay edenler, bu cümleyi yazabilenler hala Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir hukuk devleti olduğunu unutmuş, kendilerini demokrasiden soyutlamış, hukuktan arındırmış ,insanların arasına nifak tohumları ektiğinin farkında olmadan bu sözcükleri bir mütalaaya yazabiliyorsa o ülke de adaletin bu cümleler içinde işlemesi gerektiği kanaatindeyim.’
Amma bu cümleler ve ifadelerdeki çelişkilere ilerleyen günlerde devam edeceğiz. Ama şu bilinmelidir. Bu davada muhalif oldukları için insanlar yargılanmıyor! Ve böyle bir cümleyle insanlar işinden oluyorsa işte asıl kıyamet o zaman kopar!
Şimdilik sadece toplum şunu bilmelidir; dünyanın hiç bir ülkesinde fikir ve düşünce ya da birine bağlılık suç kabul edilmez. Bu nedenle özellikle küçük yerlerde insanlarımız arasına giren ve ispiyoncu, muhbir tanımlamaları ile toplum da deşifre olan isimlerle bundan zarar gören aileler arasında ciddi bir polemikte başlamak üzeredir. Görünen o ki dün yan yana olanlar birbirlerini iyi tanıyanlar, nemalananlar, şimdi ipliğim pazara çıkmasın diyerek isimler vermiş, kendini aklama telaşına düşmüşler. Bu durum mahkemelerde insanlar yüz yüze geldikçe daha da belirginleşecek ve nefret tohumları atılacaktır. Gelecekte ailelerin çocukları birbirine kin beslememeleri huzurlu bir ortamın oluşması şimdilik rafa kalkmış, insanlarımız arasına ciddi bir mevzuu girmiştir. Devlet kendi eli ile adeta insanların birbirleri hakkında söylediklerini deşifre ederek, bildiğiniz gerçekleri sizde söyleyin, mesajını hem tanığa hem sanığa yükleyerek karşılıklı bir müzakereinin karşılıklı sorgulanmanın, belgelendirmenin önünü açmıştır. Bu da gösteriyor ki; ilerleyen mahkeme süreçlerinde dışarda bildiklerimiz içerde, içerde bildiklerimiz dışarda ya da her ikiside cezalı hale gelmiş yeni bir sürecin kapısı aralanmak üzeredir. Bu gün insanı inandığı ile test eden yargı, devletin hatasını görmezden gelip bunlara yer, yurt, okul açmasına müsaade edenleri bir kenara bırakıp tabanda bir yarıştırma, yüzleştirme operasyonu başlatmıştır.
“ Amma velakin ramazan ayı dedik ya! Ramazan ayı nedeni ile bu konuyu fazla uzatmayacağım.. Süreç işliyor, çok ah! alanda var çok beddua yiyende var!
Hiç ummadığınız isimler de var, kendini siyaseten ve de birilerine yakın hissedip, isim verenlerde..
Amma şu bilinmelidir ki; mazlumun ve masumun üzerinden yapılan pazarlık, iftira ve kendini kurtarmak için ortaya konulan duydum, ettim, bilmiyorum ama öyle söylüyorlar gibi cümleler hukuk karşısında geçerli bir tanımlama değildir.
Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz! İddianameler ortaya çıktıkça isimler konuşuldukça , ismi geçenlerin ‘ efendim, savcı yazmış, ben okumadım. Demesi, ben konuşmadım ama oraya onu kim koymuş bilmiyorum sözleri dikkat çekicidir.
O nedenle bu iddianamelerde gerçekten savcının ve dönemin kaymakamının OHAL’i ve darbeyi fırsat bilip söylemediklerinizi o iddianamelere delil olarak yazıldıysa bu daha vahim bir tablodur.
Tablo şimdilik okunmuyor, geçmişte bizi karalayıp en sert ifadelerle bize yüklenenler, olmadık sözleri söyleyip üstümüze gelenler oluyordu.
Biz ise sosyal demokrasinin ve hukukun yanında yer almayı dünde sürdürdük yarında sürdüreceğiz!!! Bu nedenle biz adil yargılanmanın, insana zulum edilmemesi gerektiğinin bilincinde olarak iktidarı ve iktidar temsilcilerini tekrar uyarıyoruz; her ne sebeple olursa olsun adalete teslim olmuş cezasını çeken ya da mahkemesini bekleyen insanların üzerinde psikolojik baskılar olmamalıdır. Aileleri üzerinden gidilmemeli ve kendilerini savunma hakkı eşit olarak sunulmalıdır. Söyleyecekleri sözler dikkate alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki toplumsal hareketler, adalete olan güven bittiğinde derinlik kazanır. Toplumun adalete olan duygusu zedelenmemeli, iktidarın gölgesi adalet üzerinde kendini göstermemelidir.
Gelinen nokta çok tehlikeli ve gelecek nesilleri etkileyecek bir duruma gelmiştir. Bu durum gelecekte iç kaosu tetikleyecek, insanımızın kin ve nefretle birbirine bakmasına yol açacak iddianamalerdeki isimlerle doludur. Devlet iddianamelerde, sanki darbeyi de FETÖ’yü de milletten öğrenmiş ve ihbarcıları ile bunu şekillendirmiş, delillendirmiş bir duruma düşmüştür. Halbu ki şu bilinmelidir ki; Anadolu insanı inancı ile vatan sevgisini hep birlikte yüceltmiştir. Bu memleketin toprağından bilinçli bir vatan haini asla çıkmamıştır. Ancak hırslarına, duygularına yenik düşen bireyler; şeyhlerde, şıhlarda keramet aramış sağ duyusunu kaybederek, kendini öbür dünyaya hazırlamış bu dünyayı hem kendine, ailesine hem de insanına zehir etmiştir!!! Bu nedenle yıllardır devlet diyordu ki; din pazarlamayın! O zamanki devlet aklının ne kadar haklı olduğu bu gün bir kez daha görülmüştür.
İşte o nedenle de Atatürk diyordu kİ,
“Bizi yanlış yola sevkeden habisler, biliniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden yıpratan kötülükler hep din kılıfı altında küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her hayırlı davranışı dinle karşılarlar, halbuki hamdolsun hepimiz müslümanız, hepimiz dindarız, artık bizim dinin gereklerini, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile bizim dinimizin esaslarını anlatmaya kâfidir... Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, ulusun yararına, İslâmlığın yararına uygunsa, hiç kimseye sormayın, o şey dindir. Eğer bizim dinimiz akla, mantığa uygun bir din olmasaydı, kusursuz olmazdı, dinlerin sonuncusu olmazdı”
“Efendiler ve ey ulus biliniz ki,Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,dervişler,müritler ülkesi olamaz.En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır” Mustafa Kemal ATATÜRK