Hangi eve misafir olsanız, hangi kahvehaneye uğrasanız, hangi sohbet grubuna yolunuz düşse gündem hep aynı. Yani ekranlarda ve manşetlerde hâkim konu ne ise en ücra köşede bile en hararetli tartışmalar onun üzerinden devam edip gidiyor.
Milli maç mı var; herkes onu tartışıyor. Ekonomik kriz mi var, herkes nedenlerine dair görüş serdediyor. Seçim mi var; herkes onu konuşuyor. Terör saldırıları tırmandı mı; hiç kimse ona bigâne kal(a)mıyor.
Hükümetler kurulup hükümetler yıkılıyor. Sihirli bir dokunuşla milli takımlar şampiyon yapılıveriyor. Terör belası bir gecede bitiriliveriyor. Hal böyle olunca da insan her şey keşke bu kadar kolay olsa demekten kendini alamıyor.
Elbette günü ve gündemi başka bir deyişle içinde yaşanılan anı, zamanı takip edebilir insan. Bu konuda fikir de beyan edebilir. Şu anda benim yaptığım gibi. Ama hayatta başka şeylerin de var olduğunu unutmamalı. Zira hayat dediğiniz şey sadece ekrana, manşete takılanlardan ibaret değil ki! Bakınız gözden kaçırdığımız diğer gündem maddelerinde aslında neler var?
Gelecek nesillerin eğitimi
Aile içi ilişkiler ve artan boşanma oranları
Türkiye’deki kitap okuma-ma oranları
Teknoloji bağımlılığının birey ve topluma getirdiği sıkıntılar
Ruhi(psikolojik) hastalıkların grip ve nezle kadar yaygınlaşması
Trafik eğitimi ve trafik kazalarının nedenleri
Yapay(GDO’lu) beslenmenin gelecek nesillere etkisi
Küresel ısınmanın yöresel nedenleri
…….
Bunların hangisi diğerinden daha az önemli olabilir ki. Eğitim konusu mu? Hastalıkların artışı mı? Trafik kazaları mı? Yoksa kitap okuma-ma oranları mı? Öyle ki bu kronik problemlerin çözümünün birçoğu yine bu meselelere akılcı ve kalıcı çözümler bulmaktan geçmiyor mu? Mesela bu ülkede eğitim seviyesi(okur-yazar ve diploma seviyesi demiyorum) gerçekten yükselse terör belasından (dağdaki ve trafikteki terör)kurtulmak daha kolay olmaz mı? O zaman “futbol terörü” ifadesi tedavülden kalkmaz mı?
Bunu söylerken asla yanlış anlaşılmak istemem. Elbette ülkemizde ve dünyamızda neler olup bittiğini takip etmeliyiz. Efkâr-ı umumiyede malum ve meşhur hadiselere kulak kabartmalıyız. Ancak eğri oturup doğru konuşalım. Gündemi takip etmek isterken diğer yandan gündemin kölesi olunmamalı. Peki, gündemin kölesi olmak ne demek?
Gündemin kölesi olmak yapılan ve yaşananların üzerine, bilgi kırıntıları eşliğinde bolca yorum ve kanaatler üretmek demek. Ancak mevcut problemin çözümü ya da alınacak tedbirler konusunda kılını dahi kıpırdatmamak demek.
Bu hal aslında ne kadar az donanımlı olduğumuzun da bir göstergesidir. R.Stephen Covey Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı isimli kitabında bu durumu “etki alanı” ve “ilgi alanı” tanımlamaları ile ifade eder. Etki alanı, kişinin değiştirebileceği ve nüfuz edebileceği konular, ilgi alanı ise kişinin değiştiremeyeceği sadece üzerinde boş lakırdı edebileceği alanlardır.
İnancım odur ki ülkesini, milletini, evladını, ailesini seven inancına sıkı sıkıya bağlı insan, (boş) laf üretmek yerine kendisini ve alışkanlıklarını değiştirme çabası içerisinde olur.
Zira tarih körü körüne gündemi takip edenleri değil, yaptıklarıyla gündem oluşturanları yazacaktır…