Değerli okurlarım; her zaman istediğinizi yazamazsınız..
Bir konuyu belirlediğinizde başka bir konu sizi alır götürür ve onu yazmak zorunda olduğunuzu hissedersiniz..
Gerek Sinop bölgesinde gerekse bizi tanıyan burda görev yapan memurlar olmak üzere tüm kesimlerin en büyük şikayeti haline gelen dedikodu mekanizmasının bürokrasiden, memuruna, siyasetçisine, vatandaşına ve en kötüsü kendisini okumuş alim zanneden, 5 vakit Allah’a secde eden, ilçeye yön vermeye çalışan dünyadan bi haber kesimlere kadar bu durumun sirayet etmiş olmasıdır...
Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözü; “Asla unutmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık oluşturacaktır. (Hasan Rıza Soyak, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s. 18)
İlkemiz, daima millete karşı gerçekleri ifade olmalıdır. Milleti aydınlatma, bu demektir. Millete gerçeği açıklayanlar, kendilerinin de aldanmadığına emin olmalıdır. Arkadaşlar, benim bütün yaşamımda izlediğim yol budur! 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 8.12.1929)
Ve yine CHP’nin Milli şefi İsmet İNÖNÜ’nün; “Hayatta başarılı olmanın esaslı vasıtası karakter ve ahlak sağlamlığıdır.”
Ve bir diğer siyaset sahnesinin önemli ismi olan Alparslan Türkeş’in çok güzel bir sözü vardır; “Türk milletine Bizans’tan geçen bir hastalık vardır; gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek. Bu hastalık sizde var. Bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz. Milliyetçi harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz herşeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans’ı batıran,Osmanlı imparatorluğunu batıran hastalık budur.” demiştir.
Bunları yazma sebebime gelince Durağan’da tüm toplumu aptal, kendini akıllı yerine koyanlar dedikodu üzerinden şahsımı yıpratma girişiminde bulunanlar kendi ahlakları kadar ahlaksızca sözlerle şahsımı hedef almaya başlamış olmalarıdır. TCK’(Türk Ceza Kanunu)iftiraya çok ciddi cezalar getirmiştir. Söylediklerinin, iftiralarının arkasında duranlarla her platformda her ortamda her noktada onlarla yüzleşmeye hazırım. Bu güne kadar şahsım adına ne bir kitleye, ne bir şahsa ne de sözlerim ve eylemlerimle AKP’ye destek vermedim, bundan sonra da vermem... Ben AKP’nin zihniyetini eleştirirken Atatürk ve cumhuriyetçi milliyetçi bir yapıda kendimi, tanımlarken kendi ilkelerini doğrularını savunamayanlarla güçten yana tavır alanlarla dünde mücadele ettim, yarında mücadele ederim.
Bunu söyleyen, dillendiren ispatla yükümlüdür, ispatlamayan şerefsizdir, müfteridir. Herkesi kendi satılık oyları gibi satılık zannedenler Durağan’da siyasete yön verdiğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir. Bir koltuk uğruna yalana sarılıp iftira atanlar elbette iftiralarında boğulacaklardır. Ben siyaset yaptığım ilke ve vicdan sahibi her arkadaşımla dünde beraber oldum yarın da beraber olacağım. Sözünün ve siyasetinin arkasında durabilen oy için ilkesizce hareket edenlerle siyaset yapacağıma millete hizmet yolunda ilke sahibi olanlarla siyaset yapmayı ya da dışarda kalmayı tercih ederim. CHP’de bu vasıfta koca yürekli, davasının arkasında durabilen, menfaat ve çıkar gütmeyen insan kitleleri fazlası ile mevcut olduğuna inanıyorum. Çünkü; onlar İsmet İnönü ekolü Mustafa Kemal çizgisinin temsilcileridir. Siyaseti kazanmak üzerine kurgulayanlar kaybettiğinde kazanmasını ve karar almasını bilenlerdir. Bu konuda şimdilik son söz olarak; bu güne kadar hiç kimseyi bilmediğim, görmediğim bir konuda yorum yapmadım. Şu bizi sattı ya da bize oy vermedi diyerek suçlamadım. Hata bizimdir, bedel bize aittir diyerek sessizce bekledim. Bunun üzerine yazdığım yazıya rağmen ben bekledikçe iftiralar çoğaldı, yalanlar arttı kendi suçlarını örtmek için bize çamur atılmaya kalkıldı. Dillerinde Ahmet Hoca partiye çıktı sözü var. Evet yönetim kurulunun bulunduğu bir ortamda 26 Mart Salı akşamı Ahmet Kılıçaslan gelmiş 2 dakika durmuş yatsı namazına gitmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin belediye meclis üyesi aday arkadaşlarım dahil10-15 kişililk bir grupta ordadır. Otelde, lokanta da ya da bir başka ilçede mi görüşseydik? Partide; üyelere, yönetim kuruluna, adaylara güvenmiyorsanız, parti neden var?
30 Mart akşamı Cumartesi günü seçim yasakları başladıktan sonra parti binasında MHP adayı Fehmi Dalkılıç, İYİ parti adayı Ümit Demir, AKP adayı Ahmet Kılıçaslan, Saadet Partisi adayı Necati Çördük şahsım tarafından hepsi aranmış seçim süresince yaptığımız konuşmalar nedeni ile hellallik istenmiş, Durağan’ın kazanması demokrasimizin kazanması temennisinde bulunulmuş tüm yönetim kurulunun oırtasında bir konuşma gerçekleşmiş, partimize gelip çay içmek isteyenlere kapımızın açık olduğu belirtilmiştir. Ahmet Kılıçaslan ve Ümit Demir gelip çayımızı içmiş, Fehmi Dalkılıç Boyabat’ta olduğunu söylemiş, Necati Çördük gelebileceğini belirterek teşekkür etmiştir. Ayrıntıları ve konuşma kayıtları halen mevcuttur. İsteyen her daim konuşmaları dinleyebilir, adayların kendileri de isterse bu diyaloğu derhal yayınlayabiliriz.
BEDEL DEĞİL DUA ALMANIN PEŞİNDEYİZ...
Diğer bir konuda yeni Durağan Devlet Hastanesi, yanında yapılmakta olan Durağan Dikmen Karayolu’na Durağan Devlet Hastanesi’nin çevre yoluna bağlantısıdır. Şahsıma iftira atanlar benim burdan 380 bin TL. Durağan belediyesinden kamulaştırma bedeli aldığımı iddia edecek kadar şerefsizce, adice bir dedikodu başlatmışlardır. Devletin ya da herhangi bir kurumun nasıl bir kamulaştırma yaptığı yasalarla belirtilmiş kanun ortadadır. Paranın nereye yatırılacağı bu sözü söyleyenler tarafından gayet iyi bilinmektedir. Kendileri de kamulaştırma paralarını alırken nasıl bir süreçten geçtiklerini bilmelerine rağmen bunu söylerken bile utanmayanlar, yüzsüzce dillendirebiliyorsa ‘yazıklar olsun’ diyorum. Hayatımda hiç kimseye iftira atmadım. bilmediğimi haber olarak yapmadım.yazmadım. Mahkeme kayıtları bunun en güzel şahididir. Banka orda, Tapu dairesi orda, belediye; bir başkan 9 belediye meclis üyesi, muhasebesi kaldı ki muhalefettekilerinde temsilcileri orda sorabilirdiniz, öğrenebilirdiniz ama iş iftira atmak karalamak olunca en kolayını seçtiniz. Ama bu bana değil size kaybettiriyor. Mevcut hastane yolu şahsa ait tapu içerisinde her an kapatabilir. Adliye lojmanları, Anadolu lisesi ve devlet hastanesi yolsuz kalabilir. Afat halinde, yol kayması halinde hastaneye ulaşım durabilir. Mevcut yolda karayolları sorumluluk kabul etmiyor, belediyeyi bu yolun eğimi noktasında uyarmış durumda! Durağanlı hemşehrilerimiz için mevcut hastane yolu tehlike arz ediyor. Bunu gördüğüm için annemgili ve kardeşimi ikna ederek belediyeyle uzlaşma içerisinde bedelsiz karşılıklı çıkarların korunması çerçevesinde 435 metrekareyi terk ederek SARIOSMANOĞLU firması Durağan’dan Dikmen’e taşınmadan yolun açılmasını sağladım. Bunu yapmamış olsaydım yol açılmıyor, ilerleyen süreçte de ark üzeri kapatılmadan yapılması mümkün görülmüyordu. Belediye yolun dolgusu ve duvarların yapılması gibi külfetli bir maliyeti SARIOSMANOĞLU’na yaptırtarak kar elde etmiş takas yöntemli uzlaşma ile de arsamızda değer kazanmıştır. 4 katlı imarı olan bu yere zaten inşaata başlandığında yolda alt yapı da gelmek zorunda olduğu düşünüldüğünde ben beklenecek bir sürece erkene çektiysem sadece karşılıklı olarak uzlaşı sağlanmasıdır. Üstelik bütün bunları yaparken belediyenin bırakın para vermesini bizden para istemektedir. Bu suçsa yolu hemen kapatırım. Sorun değil! Ama o yolda kardeşiniz anneniz ya da sevdiğiniz biri kazaya kurban giderse, oluşacak heyelanda hastane yolu kapanır ulaşamazsanız bunun vicdan azabı bu dedikoduyu yayarak siyaseten çıkar elde etmek isteyenlerin boynunda olacaktır.
Ama Durağan; kahve dedikodusu, üretmeden, düşünmeden, kanun bilmeden iftiralarla insanları siyaseten karalayarak belgesizce, hayasızca eleştirebiliyorsa bunu yüksek sesle dile getirmelerini gazetemde yayınlayarak iddialarına yer vereceğimi beyan etmek istiyorum. En azından bizde gazete olarak kamuoyunu bilgilendirmiş oluruz bilgilerinizle bizde hukuksal olarak attığınız iftiraya hukuk önünde hesap sorabilecek bir boyuta geliriz. Bekliyoruz efendim.. Elinizdeki belgelerle imzalı açıklamalarınızla gelin yayınlayalım. Yok gazetemize güvenmiyorsanız, her konuda belge attığınız, fotoğraf attığınız sosyal medyaya atın ki; kamuoyu bilgilensin bizde sizlerin bilgisi sayesinde paramızın peşine düşelim(!?) ya da adliye de buluşalım.. saygılarımla...
Değerli okurlarım; her zaman istediğinizi yazamazsınız..
Bir konuyu belirlediğinizde başka bir konu sizi alır götürür ve onu yazmak zorunda olduğunuzu hissedersiniz..
Gerek Sinop bölgesinde gerekse bizi tanıyan burda görev yapan memurlar olmak üzere tüm kesimlerin en büyük şikayeti haline gelen dedikodu mekanizmasının bürokrasiden, memuruna, siyasetçisine, vatandaşına ve en kötüsü kendisini okumuş alim zanneden, 5 vakit Allah’a secde eden, ilçeye yön vermeye çalışan dünyadan bi haber kesimlere kadar bu durumun sirayet etmiş olmasıdır...
Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’ün şu sözü; “Asla unutmamalısınız: Bizim en büyük kuvvetimizi, bugün de yarın da dürüst, açık bir siyaset ve sözlerimize bağlılık oluşturacaktır. (Hasan Rıza Soyak, Yakınlarından Hatıralar, 1955, s. 18)
İlkemiz, daima millete karşı gerçekleri ifade olmalıdır. Milleti aydınlatma, bu demektir. Millete gerçeği açıklayanlar, kendilerinin de aldanmadığına emin olmalıdır. Arkadaşlar, benim bütün yaşamımda izlediğim yol budur! 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 8.12.1929)
Ve yine CHP’nin Milli şefi İsmet İNÖNÜ’nün; “Hayatta başarılı olmanın esaslı vasıtası karakter ve ahlak sağlamlığıdır.”
Ve bir diğer siyaset sahnesinin önemli ismi olan Alparslan Türkeş’in çok güzel bir sözü vardır; “Türk milletine Bizans’tan geçen bir hastalık vardır; gevşeklik, laubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele laf söylemek. Bu hastalık sizde var. Bu hastalığı tedavi etmeniz lazımdır. Bu hastalığı tedavi etmezseniz, kendinize yol seçiniz. Milliyetçi harekette bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz herşeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz. Türk milletini batıran, Bizans’ı batıran,Osmanlı imparatorluğunu batıran hastalık budur.” demiştir.
Bunları yazma sebebime gelince Durağan’da tüm toplumu aptal, kendini akıllı yerine koyanlar dedikodu üzerinden şahsımı yıpratma girişiminde bulunanlar kendi ahlakları kadar ahlaksızca sözlerle şahsımı hedef almaya başlamış olmalarıdır. TCK’(Türk Ceza Kanunu)iftiraya çok ciddi cezalar getirmiştir. Söylediklerinin, iftiralarının arkasında duranlarla her platformda her ortamda her noktada onlarla yüzleşmeye hazırım. Bu güne kadar şahsım adına ne bir kitleye, ne bir şahsa ne de sözlerim ve eylemlerimle AKP’ye destek vermedim, bundan sonra da vermem... Ben AKP’nin zihniyetini eleştirirken Atatürk ve cumhuriyetçi milliyetçi bir yapıda kendimi, tanımlarken kendi ilkelerini doğrularını savunamayanlarla güçten yana tavır alanlarla dünde mücadele ettim, yarında mücadele ederim.
Bunu söyleyen, dillendiren ispatla yükümlüdür, ispatlamayan şerefsizdir, müfteridir. Herkesi kendi satılık oyları gibi satılık zannedenler Durağan’da siyasete yön verdiğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içindedir. Bir koltuk uğruna yalana sarılıp iftira atanlar elbette iftiralarında boğulacaklardır. Ben siyaset yaptığım ilke ve vicdan sahibi her arkadaşımla dünde beraber oldum yarın da beraber olacağım. Sözünün ve siyasetinin arkasında durabilen oy için ilkesizce hareket edenlerle siyaset yapacağıma millete hizmet yolunda ilke sahibi olanlarla siyaset yapmayı ya da dışarda kalmayı tercih ederim. CHP’de bu vasıfta koca yürekli, davasının arkasında durabilen, menfaat ve çıkar gütmeyen insan kitleleri fazlası ile mevcut olduğuna inanıyorum. Çünkü; onlar İsmet İnönü ekolü Mustafa Kemal çizgisinin temsilcileridir. Siyaseti kazanmak üzerine kurgulayanlar kaybettiğinde kazanmasını ve karar almasını bilenlerdir. Bu konuda şimdilik son söz olarak; bu güne kadar hiç kimseyi bilmediğim, görmediğim bir konuda yorum yapmadım. Şu bizi sattı ya da bize oy vermedi diyerek suçlamadım. Hata bizimdir, bedel bize aittir diyerek sessizce bekledim. Bunun üzerine yazdığım yazıya rağmen ben bekledikçe iftiralar çoğaldı, yalanlar arttı kendi suçlarını örtmek için bize çamur atılmaya kalkıldı. Dillerinde Ahmet Hoca partiye çıktı sözü var. Evet yönetim kurulunun bulunduğu bir ortamda 26 Mart Salı akşamı Ahmet Kılıçaslan gelmiş 2 dakika durmuş yatsı namazına gitmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin belediye meclis üyesi aday arkadaşlarım dahil10-15 kişililk bir grupta ordadır. Otelde, lokanta da ya da bir başka ilçede mi görüşseydik? Partide; üyelere, yönetim kuruluna, adaylara güvenmiyorsanız, parti neden var?
30 Mart akşamı Cumartesi günü seçim yasakları başladıktan sonra parti binasında MHP adayı Fehmi Dalkılıç, İYİ parti adayı Ümit Demir, AKP adayı Ahmet Kılıçaslan, Saadet Partisi adayı Necati Çördük şahsım tarafından hepsi aranmış seçim süresince yaptığımız konuşmalar nedeni ile hellallik istenmiş, Durağan’ın kazanması demokrasimizin kazanması temennisinde bulunulmuş tüm yönetim kurulunun oırtasında bir konuşma gerçekleşmiş, partimize gelip çay içmek isteyenlere kapımızın açık olduğu belirtilmiştir. Ahmet Kılıçaslan ve Ümit Demir gelip çayımızı içmiş, Fehmi Dalkılıç Boyabat’ta olduğunu söylemiş, Necati Çördük gelebileceğini belirterek teşekkür etmiştir. Ayrıntıları ve konuşma kayıtları halen mevcuttur. İsteyen her daim konuşmaları dinleyebilir, adayların kendileri de isterse bu diyaloğu derhal yayınlayabiliriz.
BEDEL DEĞİL DUA ALMANIN PEŞİNDEYİZ...
Diğer bir konuda yeni Durağan Devlet Hastanesi, yanında yapılmakta olan Durağan Dikmen Karayolu’na Durağan Devlet Hastanesi’nin çevre yoluna bağlantısıdır. Şahsıma iftira atanlar benim burdan 380 bin TL. Durağan belediyesinden kamulaştırma bedeli aldığımı iddia edecek kadar şerefsizce, adice bir dedikodu başlatmışlardır. Devletin ya da herhangi bir kurumun nasıl bir kamulaştırma yaptığı yasalarla belirtilmiş kanun ortadadır. Paranın nereye yatırılacağı bu sözü söyleyenler tarafından gayet iyi bilinmektedir. Kendileri de kamulaştırma paralarını alırken nasıl bir süreçten geçtiklerini bilmelerine rağmen bunu söylerken bile utanmayanlar, yüzsüzce dillendirebiliyorsa ‘yazıklar olsun’ diyorum. Hayatımda hiç kimseye iftira atmadım. bilmediğimi haber olarak yapmadım.yazmadım. Mahkeme kayıtları bunun en güzel şahididir. Banka orda, Tapu dairesi orda, belediye; bir başkan 9 belediye meclis üyesi, muhasebesi kaldı ki muhalefettekilerinde temsilcileri orda sorabilirdiniz, öğrenebilirdiniz ama iş iftira atmak karalamak olunca en kolayını seçtiniz. Ama bu bana değil size kaybettiriyor. Mevcut hastane yolu şahsa ait tapu içerisinde her an kapatabilir. Adliye lojmanları, Anadolu lisesi ve devlet hastanesi yolsuz kalabilir. Afat halinde, yol kayması halinde hastaneye ulaşım durabilir. Mevcut yolda karayolları sorumluluk kabul etmiyor, belediyeyi bu yolun eğimi noktasında uyarmış durumda! Durağanlı hemşehrilerimiz için mevcut hastane yolu tehlike arz ediyor. Bunu gördüğüm için annemgili ve kardeşimi ikna ederek belediyeyle uzlaşma içerisinde bedelsiz karşılıklı çıkarların korunması çerçevesinde 435 metrekareyi terk ederek SARIOSMANOĞLU firması Durağan’dan Dikmen’e taşınmadan yolun açılmasını sağladım. Bunu yapmamış olsaydım yol açılmıyor, ilerleyen süreçte de ark üzeri kapatılmadan yapılması mümkün görülmüyordu. Belediye yolun dolgusu ve duvarların yapılması gibi külfetli bir maliyeti SARIOSMANOĞLU’na yaptırtarak kar elde etmiş takas yöntemli uzlaşma ile de arsamızda değer kazanmıştır. 4 katlı imarı olan bu yere zaten inşaata başlandığında yolda alt yapı da gelmek zorunda olduğu düşünüldüğünde ben beklenecek bir sürece erkene çektiysem sadece karşılıklı olarak uzlaşı sağlanmasıdır. Üstelik bütün bunları yaparken belediyenin bırakın para vermesini bizden para istemektedir. Bu suçsa yolu hemen kapatırım. Sorun değil! Ama o yolda kardeşiniz anneniz ya da sevdiğiniz biri kazaya kurban giderse, oluşacak heyelanda hastane yolu kapanır ulaşamazsanız bunun vicdan azabı bu dedikoduyu yayarak siyaseten çıkar elde etmek isteyenlerin boynunda olacaktır.
Ama Durağan; kahve dedikodusu, üretmeden, düşünmeden, kanun bilmeden iftiralarla insanları siyaseten karalayarak belgesizce, hayasızca eleştirebiliyorsa bunu yüksek sesle dile getirmelerini gazetemde yayınlayarak iddialarına yer vereceğimi beyan etmek istiyorum. En azından bizde gazete olarak kamuoyunu bilgilendirmiş oluruz bilgilerinizle bizde hukuksal olarak attığınız iftiraya hukuk önünde hesap sorabilecek bir boyuta geliriz. Bekliyoruz efendim.. Elinizdeki belgelerle imzalı açıklamalarınızla gelin yayınlayalım. Yok gazetemize güvenmiyorsanız, her konuda belge attığınız, fotoğraf attığınız sosyal medyaya atın ki; kamuoyu bilgilensin bizde sizlerin bilgisi sayesinde paramızın peşine düşelim(!?) ya da adliye de buluşalım.. saygılarımla...