Haberler Haber Girişi : 26 Ekim 2017 18:29

KISSADAN HİSSE

KISSADAN HİSSE
Hikaye bu ya, Nasrettin Hoca’nın evi yıkılmak üzeredir. Her geçen gün bir duvarı çatlar. Akıbeti kendisini haykırır ama Hoca, bir türlü kabullenmek, görmek istemez. Bir lokma çamurla yarıkları kapatır ve: “Ey evim, bunca zamandır beraberiz. Bu birlik hatırına, yıkılacağın zaman bana haber ver. İçerinde malım, eşyam, çoluk çocuğum var. Sakın ola, habersiz göçüp gitmeyesin, ocağımı yıkmaya, beni perişan etmeyesin!” dermiş. Her gün yeni bir çatlak ve her gün tekrar edilen bu istek… Nihayet bir gün, eve geldiğinde evinin yerle bir olduğunu gören Hoca, bu defa: “Hani bunca beraberlik adına senden istediğim, küçücük bir haber verme vefası” diye, hayıflanıp yakınmaya başlayınca; enkaz dayanamayıp dile gelerek şöyle haykırmış: “Ne zaman ağzımı açacak olsam, hep bir lokma çamurla tıkayıp beni duymak, dinlemek istemeyen sen değil misin?” Kıssadan maksat, hissedir; hisseden maksat ise ibret… Nasrettin merhumun evi gibi bugün ahlaki değerler “SOS” veriyor. Toplum olarak ahlaki değerlerimizde geniş çatlak ve yarıklar çoktandır oluşmaya devam ediyor. Son yıllarda olup biten hadiselere bir bakınız Allah aşkına! Bunların hangisi akla, ilme, irfana, ahlaka, edebe sığar? Hikâyede anlatıldığı gibi her ne kadar görmek, duymak, bilmek ve kabullenmek istemesek de bu ahlaki yozlaşma göz göre göre yaşanmaya devam ediyor. Yolda, evde, sokakta ve medyada ulu orta sergilenen haller bize kimlerden miras kaldı? Bilecik’te metfun şeyh Edebali, İstanbul’un Fatih’i Sultan Mehmed, Konya’nın büyüğü Hz. Mevlana, Balıkesir’in Zağnos Paşa’sı bugün kabrinden kalkıp da bu hâl-i pür melalimizi görse bize ne der acaba? Son yıllarda ahlaki değerlerde ??" hiç olmadığı kadar- ciddi aşınmalar yaşanıyor. Sevgi, saygı, ahde vefa, hoşgörü adeta mumla aranır hale geldi. Eğitimden, siyasete oldukça geniş yelpazede tehlike çanları çalıyor. Birileri bu ibretlik durumun ya farkında değil, ya da bilerek meseleye göz yumuyor. Bizi biz yapan değerlerimiz çoktan rafa kaldırıldı bile. Varsa yoksa maddi refah. Diğer taraftan huzurumuz kalmadı. Bakınız Türkiye’de 2016 yılı itibariyle tam 212 bin boşanma davası açıldı. Başka bir şey söylemeye lüzum var mı? Yapılan her şeyi “hoş” ve mubah görmek bizi nereye götürecek? Kötülerin kötülükleri yanlarına kar kaldığında bu iyi insanlara ne mesajlar verir, hiç düşünülüyor mu? Düşünülüyorsa gereği neden yapılmıyor? Bilinmelidir ki, bu sorunlara göz kapayarak, kulak tıkayarak “neme lazım” diyenler halk ve Hakk katında mesuldürler. Son tahlilde, “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu.” Düsturunu ilke edinen basiret ve feraset sahibi kişilere her zamankinden daha çok ihtiyaç var.