Küresel salgının birinci yılındayız. Bir yıllık zaman diliminde defalarca açıklamalar yapıldı, önlemler alındı. Buna rağmen özellikle son günlerde şu ikilemde kaldık:
1- Koronavirüs mutasyona uğruyor. Salgın daha kontrol edilemez hale gelebilir. Aman dikkat!
2- Esnaf, öğrenci, halk perişan. Bu böyle gitmez. Bir an önce normalleşelim.
Geldiğimiz noktada salgında mutlu sona az kaldı, tünelin ucu göründü diyemesek de yasaklar yumuşamaya başladı. Bu iyiye mi işaret yoksa riske davetiye çıkarmak mı, hep birlikte göreceğiz. Ancak şu gerçeği de belirtmek gerek; herkes başkasını eleştirmeyi bırakıp üzerine düşeni yaparsa, sağlıklı günlere daha hızlı ulaşacağımız kesin!..
1 Mart Pazartesi akşamı bir dizi önlemler açıklandı. Bundan böyle, her pazartesi, yeni bir risk haritası açıklanacak ve o çerçevede alınan yeni önlemler ya da normalleşme kararları, kamuoyuyla paylaşılacak. Yani bugün için geçerli olan kurallar, gelecek hafta geçerli olmayabilir! Bu anlamda kafa karışıklığına da hazır olmalıyız!..
Açıklamalar gösteriyor ki Türkiye artık dört renkten oluşan bir risk haritası üzerinden yönetilecek. Mavi ve sarı alanları kapsayan iller turuncu ve kırmızı renkteki illere göre daha rahat hareket edecek. Bundan böyle her şey biraz da vatandaşın elinde olacak. Korona önlemlerine uymayan illerde karantina uygulamaları devam edecek, uyan iller günden güne daha da rahatlayacak. Ve yine görünen o ki bu risk haritasında en ufak bir değişim olduğunda sıkı önlemler geri gelecek. Bu durum, aslında her bir vatandaşın sivil denetçi olacağı anlamına da geliyor. Bulunduğu şehrin bir an önce karantinadan kurtulmasını isteyenler veya yeniden karantina altına alınacağı riskini görenler kurallara uymayanları birer denetleyici gibi uyarmayı görev bilecek.
Doğru olan da bu zaten. Çünkü salgınla mücadele ne sadece vatandaşların tek başına yapacağı bir iş ne de devletin tek başına altından kalkabileceği bir yük! Bu yüzden hep birlikte hareket etmeli ve alınan kararlara yine hep birlikte uyum sağlamalıyız.
Alınan kararlardan belki de en çok tartışılanı okullarla ilgili karar oldu. Herkesi mutlu etmedi, etmesi de mümkün değildi. Çünkü tüm illerde ve sınıflarda tam zamanlı bir açılma söz konusu olmadığından eğitimde fırsat eşitliğinde adaletsizliğe yol açtığı gibi sağlık yönünden de memnun olmayanlar var.
Öğretmenlere aşı konusunda öncelik tanındı ama arkası gelmedi. Okulda derse başlayan öğretmenler sistemde hala öncelik sırasında olmadıkları uyarısı ile karşılaştıklarından randevu bile alabilmiş değiller. Kaldı ki randevu alıp aşılarını olsalar bile asıl koruyuculuk ikinci dozdan on gün sonra başladığı için yaklaşık iki aylık süre de kendilerini güvende hissedebilecekler. Bir başka tedirginlik ise okullarda hijyen konusunda yaşanıyor. Nasıl bir tabloyla karşılaşacağız, sürdürülebilirlik nasıl sağlanacak, özellikle pansiyonlarda sosyal mesafe ne kadar sağlanabilecek gibi herkesin kafasında onlarca soru işareti var!..
Unutmayalım ki zor bir dönemden geçiyoruz ve inanın biz zoru seviyoruz ve bunu da inşallah atlatacağız. Elbette bir can bile çok önemli, elbette esnafımız kan ağlıyor, elbette çocuklarımız okulsuz, anne babaları işsiz kaldı ama bu günler de geçecek. Bu günlerin geçmesi ise bizlerin kurallara sıkı sıkıya uymasına bağlı.
Kurallara uyalım ki, bir an önce yaralarımızı saralım, geleceğe çok daha emin adımlarla ilerleyelim. Karamsar olmak için mazeret ararsak, yüzlercesini buluruz ve hepsinde de yüzde yüz haklı oluruz ama sonuçta maddi ve manevi zararını yine biz görürüz.
Moralimizi ve sabrımızı koruyarak mücadeleye devam...
ERDEMİN PENCERESİ