SİVİL; SİYASETE ALET OLUR İSE...

Bir Ramazan ayında yine yardımlarla ayakta kalmaya çalışan bir halk...
Dünya da kimine göre terörist kimine göre ise özgürlük ve halk savaşçısı olan Che Guavara’nın şu sözü beni hep düşündürmüştür. Che guavar der ki;
“Muhtaç bırakıp, yardım etmek, planlanmış cinayettir.”
İşte bizim gibi ülkelerde hükümetler halkın bir kesimini zengin ederken bir kesimini kendine muhtaç bırakmayı yeğler. Genel de bu durum bizim gibi gelişmekte olan ya da dini olguları bilimsel gerçeklerin önüne geçen toplumlarda daha fazla öne çıkar...
Oysa gerek islam dini gerekse ilahi tüm dinlerin ortak noktası yeryüzünde eşit ve adil bir dağıtımın olmasıdır. Ama toplumda hukuk ve devlet işleyişi yara aldığında, sosyal devlet siyasetin gölgesine terk edildiğinde ortaya sürekli seçilmek isteyen daha doğrusu yöneterek kendi iktidarını perçinlemek isteyen grupların devlet eli ile gerçekleştirdikleri bir yardımlaşma olgusu toplumsal tembelliği, muhtaçlık haline dönüştürerek sürekli oy devşirme mekanizmasına dönüşür.
İşte bu gün ilçemizinde, ülkemizinde geldiği durum budur..
Dünyanın her noktasında önemli görevler üstlenen gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergeleri arasında kabul edilen sivil toplum örgütleri, sendikalar..
Ve bu nedenle de AB sürecinde sivil toplum örgütlerine sağlanan hibe destekler kalkınma amaçlı yardımlarda bu nedenledir. Sivil toplum örgütlerinin amacı; hakkını almak, aldığı hakkı eşit bölüştürmek, üyelerinin sesi olmak onlara devletin imkanlarını kullanmada katkı sunmaktır.
Oysa günümüzde sivil toplum örgütleri, sendikalar iktidarın koltuk değneği haline dönüşmüştür. Kendilerinin bir şey yapabilme ya da üretebilme şansı kalmadığından iktidarla birlikte büyümek ona payanda olmak, demokrasiyi baltalamak temel görevleri haline gelmiştir. Sendikalar meydanlarda yoktur. Köy kent il derneklerinin bir çoğu demokrasiyi unutmuş iktidarın kendisine verdiği görevi layıkı ile yerine getirmenin mutluluğunu yaşamaktadır. Sivil toplum örgütü yöneticilerinin, üyelerinin siyasi düşünceleri mutlaka olacaktır. Ama bu düşünce özellikle yardımlaşma ve kaynakların kullanımında siyasi mülahazalara tartışmalara zemin hazırlmamalıdır. DUDEF kongresini gerçekleştirdiğinde şüphe ile yaklaşmış, arkadaşlarıma ve yönetim kurulu üyelerinden eski DUDEF başkanını da arayarak şunu söylemiştim “AKP yeni şubesini açmıştır hayırlı olsun”...
Bu kadar kısa zamanda doğrulayacaklarını kendilerini teyit edeceklerini ummazdım.Tartışmalarda beraberinde geldi. Bana gelen bir telefon “Durağan’da ne oluyor. Bizim yardımları belediye mi dağıtıyor” diye sorduğunda kendisine “ ne bekliyordun ara kendin sor” dedim.. Soruya verilen cevap ise “Sultangazi belediyesinin yardımlarını DUDEF aracılığı ile ulaştırdık biz aracı olduk..”
Doğrudur.. DUDEF kaymakam’a, kaymakam belediyeye zincirleme reaksiyonla iktidar temsilcilerine hizmette sınır tanınmıyor.. Yine de olsun! Bir garibin sofrasına yardım edildiğinden değil DUDEF kendi elemanın olmaması, hülleli yollarla yardımları siyasete alet etmesi, SİAD’ın Durağan’da Ak Parti Kadın kolları aracılığı ile yardımlarını ulaştırmasını eleştirebiliriz.
Diğer yandan DUDEF’in ilçe esnafını düşünerek onlara koliler hazırlatması da çok ince bir düşüncedir. Bu davranışı ile yerele de önem verdiğini kaynakların kullanımnda yerel esnafın kazanmasına katkı sunduğu için teşekkürü hak ediyorlar..
Fakat şu gerçeklik karşısında insanın diyecek bir sözü olamaz. Demokrasinin ilk noktası olan mahalle muhtarlarımızın yer almadığı sosyal yardımlaşma heyetinde muhtarların tarafgirlik içerisinde olduğu düşünülürde belediye başkanı için buna gerek duymazlar. Muhtarlar kömür dağıtımının , gıda yardımının gerçekleştiği toplantılarda yer vermezler. Oysa tüm mahallelerde asıl sıkıntıyı onlar çeker. Vatandaşlar onlarla yüz göz olur... Örneğin DUDEF yöneticileri, belediye gibi siyasi olmayan fonda yer almayan muhtarlar üzerinden bu yardımları gerçekleştirseydi daha şık olurdu. Onlara ne belediye soruyor, ne kaymakamlık.. Sözde vatandaşla arasında köprü, demokrasinin ilk ayağı!...
Diğer yandan ise geçtiğimiz yıllarda siyasette aktif görevde olmaması ve siyasi kimliğinin bilinmesine rağmen kendi becerisi vatandaşların kendisine duyduğu güvenle, yardım kolileri hazırlatan, esnafa katkı sunan Emin ADIGÜZEL’de bu yıl bu oyunun bir parçası haline dönüşmüştür. Kendisine yönetime girdikten sonra söylediğim ilk söz “kullanmak için iyi malzeme seçmişler, umarım pişman olmazsın” demiştim. Bu gün kendisini nasıl hissediyor, kendisine sormasam da bana gelen bilgiler ve kapısını çalan vatandaşlarla sohbetten anladığım kadarı ile çaresizliği yaşıyor...

Ama asıl sorun sizler sivil toplum örgütü olarak halktan yana mı? Yoksa cepten yana mısınız? İktidarı besleyerek nemalanma sanatını sürdürmek için bu kadar çabaya gerek yok! İktidarın yoksullaştırdığı muhtaç hale dönüştürdüğü bu halkın karşısında geleceğe karşı sorumluluğunuzu çoktan kaybettiniz...
Çünkü; bu gün demokrasiyi hiç edenler yarın o demokrasiden bahsedemezler. Zaten sorun da sivil toplum örgütlerinin amaçlarının dışına çıkarak gerek sendika bazında, gerekse sivil toplum örgütü olarak iktidarlara payanda olmasıdır.
Ama yine de; yoksula, bir umut olmak sofrasında bir kaşık çorbaya ortak olma fikrinizden dolayı sizlere teşekkür ediyor, demokrasi anlayışınızı üyelerinizin takdirine bırakıyorum. Unutmayın ki; size üye olanlar sadece AKP’liler değil! memleket duygusu ve sevgisi ile çatınızda yer alarak destek olan, her partiden, her görüşten insanların olmasıdır.
Ülkede bir çok şey değişiyor, demokrasi zor günler geçiriyor. Ama asıl tehdit kutuplaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde sivil toplum örgütlerinin buna zemin hazırlayan eylemlerde bulunması bu süreci daha da derinleştirir.
Şimdi birlik zamanı, birliği hissettirmenin zamanı...
..................................................................
Durağan tüm ilçelerden farklı olarak tamamen siyasete kendine kaptırmış, tüm kurum ve kuruluşları ile siyasetin merkezine oturmuş, her olayı siyasetin malzemesi yapabilmekte üstün yetenekleri olan bir ilçedir. Son günlerde üniversite öğrencilerinden bana gelenler var. Kendileri Ak Parti ilçe binasında verilen iftar yemeği ve sürekli resim çektirilerek servis edilmesinden rahatsız olmuşlar. “Düşüncemiz o değil ama ihtiyacımız var” serzenişleri ile geliyorlar. Buna bir şey diyebilmek mümkün değil işinize gelmiyorsa gitmeyeceksiniz. Ama bu organizasyonu ilçede belediye ve az önce tartışmaların odağına oturan sivil toplum kuruluşları yapabilmeli idi. Asıl olan ihtiyaç sahibi öğrenci ya da insanların siyasetin merkezine çekilmeden bu işin yapılabilmesidir. Ama maalesef siyaset Durağan da gittikçe mevzi kaybederken inanın ilçe olarak çöküyor, kaybetme korkusu yaşayanların sergilediği tutum ve davranışlar nedeni ile her geçen gün yeni bir ilke imza atmaktan çekinmiyorlar.
Olsun!
Kaymakamı da gider, yöneteni de.. Seli de gelir, suyu da gider, kumu da!..Kalırsa adalet kalır, kalırsa insanlık ve birde arkasından iyi söz edilen yöneticiler ve siyasetçiler...
Bu ilçe de yıllardır yaşanmayanlar yaşanırken siyaset tüm kurumların önüne geçmişken yönetenler acaba kendilerini nasıl hissediyor! Toplumun tüm muhtaçlığına rağmen bundan dert yandığının farkında mı? Dün söyledim bu gün yine sözümün arklasındayım; ilçeyi altınla döşeseniz, bu kibir, bu yönetim anlayışı kendinden olana işte, aşta kepçe ile fakir fukaraya çatalla sunduğunuz hizmet sizi bitirecek..