10 Kasım’la birlikte Türkiye şimdi Atatürk’ü sahiplenme yarışına girdi. Bu ülkenin kurucusu olan büyük önder ölümünden 79 yıl sonra bile hala ülke gündemini belirlemeye büyüklüğünü yüzyıllar ötesine taşımaya devam ediyor.
Bu güne kadar bir kesim tarafından sözleri ve icraatlari ile eleştirilen, iki ayyaş diye itham edilen büyük önder;Türk toplumuna ne kadar doğru sözler söylediğine bikez daha teyit etmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu ülkedeki tek gerçek artık büyük önderin çizgisinin ve ideallerinin hala medeniyet yolunda bir mihenk taşı olduğu gerçeğini tüm yurttaşlarımızın kavramasına vesile olmasıdır. Siyaset ve koltuk uğruna yıllarca bir kesim tarafından karalanan en ağır hakaretlere maruz kalan, ailesine küfredilen bir kurucu lider bu gün tüm kesimlerin ortak derdi, paylaşılamayan bir lider olmuşsa bunu artık siyaseten kullanmaktan vazgeçmeli bu ortak değerin fikirlerini, düşüncelerini tam manası ile devlet hayatında, toplum hayatında şekillendirerek geleceğe yol almalıyız.
Onu bu günlere getiren en büyük söz ve onu Mustafa Kemal ATATÜRK eden ve bu günün idealist gençlerine yol gösteren cümleler; “Büyük olmak için kimseye iltifat etmeyeceksin, kimseyi üstün görmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, ülke için gerçek idealin ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes sana karşı çıkacaktır; herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır; önüne sonsuz engeller yığacaklardır, fakat sen bunlara dayanıklı olacaksın. Kendini büyük değil,küçük,bir hiç sayarak, kimseden yardım görmeyeceğine inanarak
bu engelleri aşacaksın. Bütün bunlardan sonra da ‘büyük’ derlerse söyleyenlere gülüp geçeceksin.”
İşte Atatürk nesli; koltuk uğruna milletini aldatmayandır... Atatürk’ün nesli kendisine karşı çıkanlara rağmen kendi doğrularından sapmayan insanlığa karşı suç işlemeyen büyük olmak için yalakalık yapmayandır. Engellere rağmen zulme boyun eğmeyen koltuğu bulduğunda ise değişmeyendir.
Bu gün değişen ve dönüşenler bunu iyi okumalı ve anlamalı bir daha siyaset uğruna koltuk uğruna gerçekleri ters yüz ederek bu milletin karşısına çıkmamalıdır.
Geçtiğimiz yıllarda ‘Atatürk’ün önünde sap gibi durmak’ diyerek toplumu tahrik eden konuşmaların saygı duyan kitleleri aşağılayan cümleler duyulurdu.
Hatta bir çok belediye başkanı Cumhuriyet bayramında, 10 kasımlarda, 19 Mayıs’larda, 23 Nisanlarda törenlere katılmaz görülmek istemez yerine vekille temsil edilirlerdi.
Bu gün bir çok il ve ilçede belediyeler otobüs kaldırıyor, mevlidler okunuyor adına hayır dualar ediliyor ise umarım ve dilerim ki; bu da bir takiyye değildir. Bakın Atatürk bunlar için de bir şeyler söylüyor; “ Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi, Türkiye Cumhuriyeti Halkını tamamen çağa uygun ve bütün mana ve şekilleriyle medeni bir toplum haline eriştirmektir. İnkılaplarımızın asıl dayanağı budur. Bu hakikati kabul edemeyen anlayışları yıkmak zaruridir. Şimdiye kadar milletin dimağını paslandıran bu uyuşturucu anlayışta bulunanlar olmuştuır. Herhalde anlayışlardan, mevcut hurafeler sürüp çıkarılacaktır. Onlar çıkarılmadıkça beyne hakikat nurlarını sokmak imkansızdır(30 Ağustos 1925, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II. s.214)”
Velhasıl dostlar, güneş balçıkla sıvanmazmış.. Her yıl; Ardahan’ın Damal ilçesindeki Karadağ sırtlarında 15 Haziran - 15 Temmuz tarihleri arasında çıkan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün silüeti acaba bu gün kendine dini bir motif seçen ve bunu kullanan liderlerden birine benzemiş olsa idi, sizce ne olurdu?
Ya da kimler onu ne ilan ederdi?
Ulu önder’in siluetine hala kimse bir mana yüklemedi ise onun en büyük eseri akıl ve bilimi milletine miras bırakmış olmasıdır.
Yoksa onun mucizesi, biten bir millete umut, zulme uğrayan ümmeti de ilham ışığı olması islam dünyasının uyanmasına vesile olması Türkiye Cumhuriyetini kurup gençliğe mirasım sizlere emanettir demesidir.