SORULARLA AŞI VE CORONA GERÇEĞİ!

Şu sıralar da Çin aşısı konuşuluyor. Şaibeler, şüpheler de dile gelmiyor değil. Bir çok iddiayı sorularla bizde soralım: Soru 1- Sokağa çıkma yasağı ve maske zorunluluğu turistlere neden yok? Virüs torpillisi mi onlar? Yoksa siz virüsle böyle mi anlaştınız? Soru 2- Dizi setlerine neden sokağa çıkma yasağı yok? Ve dizilerde maske takılmıyor? İnsanların beynini iyice uyuştursun diye mi? Soru 3- Aynı evde bir kişi pozitif, 3 kişi negatif nasıl oluyor da virüs aynı evde, aynı odada diğerlerine geçmiyor? Soru 4- Bu salgın için ciddi paralar alındığı, toplumu aşıya ikna etmek için de medya patronlarına, fenomen kişilere para verildiği iddiası doğru mu? Soru 5- İddiaya göre, Çin’den alınan aşılar tanesi 13 dolara alınıyorken, 75 dolar üzerinden aldığınız doğru mu? Doğruysa aradaki fark kimlerin cebine gitti? Soru 6- Uygur Türklerine halen işkence etmeye devam eden Çin’in aşılarını neden dünyada başka alan akıllı bir ülke yok? Soru 5- Siz Türk milletini sadece kobay olarak mı görüyorsunuz? Ne zaman üretildi de çabucak test ettiniz? Soru 6- Aşı yapılırken Çin’in laboratuvarında sizler de bizzat var mıydınız? Her şeyi çakma üretim olan beslemesiz Çin’e nasıl emin olarak güvendiniz? Çin’den gelen test kitleri bozuk çıkmamış mıydı? Soru 7- Corona hastası olan 18 yaşındaki de aynı ilacı alıyor, 77 yaşındaki de. Tüm bünyelerin bunu kaldırmadığı bilinmiyor muydu? Soru 8- Corona hastalara verilen 8+8 normal şartlar da intihar girişimi sayılmaz mıydı? Dozlar neden böyle ayarlandı? Son olarak: Aşı için yaşlılar denek dediniz. Çocuklara da sonrasında aşı yapılacak dediniz. Hani çocuklara bu aşı yapılmayacaktı? Bir de grip nereye uçtu? Grip olanlara da corona deyip 8+8 ilaçları mı verdiniz? Nerde her yıl grip olanlar? İşçiye, esnafa, garibana sahip çıkıp ilk 15 gün sokağa çıkma yasağı neden uygulamadınız? Evinde kendini tedavi edenler ölmedi de, hastanelere gidenler nasıl öldü? Ölüm haktır ancak şüpheli bir husus varsa bu cana kast cinayettir! Sadece uygur Kamplarında işkencelerle sabıkalı olan katil Çin değil, 4 aşı firmasının da geçmişinde sabıkalı olduğu ifade ediliyor. Bazı uzmanların açıklamalarına göre, aşı hangi ülkeden gelirse gelsin amaçları aynı. Hepsinin ortak paydası dünyayı pastaya böldüler, hem para alıyorlar. Hem dijital köleliğe hazırlık yapıyorlar. Ve bu aşı firmalarının arkasında BILL GATES’in Vakfı var. 4 aşı firmasının toplantısından çıkan tek isim. Bir kürek çamurla ağız kapatmayın! Ben size enkazı anlatmaya çalışıyorum. Bu enkaz bizim gibilerle bırakın dile gelsin. Medya şu an bildiğimiz köle. Bu dünyada gerçekleri söylemeden ölmeyi istemem. Çünkü bunun hesabı da ağır olur, vebali de. Aklıma gelen güzel kıssayı paylaşayım. Mevlana Hazretleri Mesnevi’sinde çok anlamlılık içeren harap bir evin hikâyesini şöyle anlatıyor: Fakir ve ihtiyar bir adamın dededen kalma harap bir evi vardı. Adam her sabah işine gitmeden önce, harap evinin etrafını şöyle bir dolaşır sağa sola bakar. Nereden bir sıva dökülmüş, nerede bir çatlak meydana gelmişse hemen biraz çamur karar, dökülen yeri sıvar, varsa çatlak kapatır ve karşısına geçer: - “Ey! benim dedemden, babamdan yadigâr kalan harap evim. Biliyorum sen bir gün yıkılacaksın. Ama ne olur yıkılacağın günü bana haber ver de, altından çoluğumu çocuğumu, ailemi, kabımı kacağımı alayım. Ondan sonra yıkılırsan yıkıl” deyip işine gider. Yaşlı adam ertesi gün yine evini kontrol eder, çatlakları çamurla doldurur, dökülen yerli sıvar ve karşısına geçer: - “Ey! benim yadigâr harap evim! Yıkılacağını biliyorum. Fakat bunu daha önceden haber de altından ailemi, çocuklarımı ve eşyalarımı alayım” deyip yine işine gider. Bu durum günlerce, aylarca hep devam eder. Bir gün fakir ihtiyar akşam üzeri evine gelince hanesinin yıkıldığını, ailesinin, eşyalarının, çocuklarının altında kalıp öldüğünü görür. Civardaki bir taşın üzerine usulca oturup ağlamaya başlar. Hem ağlar, hem de şöyle der: - “Ey! benim harap evim. Ben her sabah seni tenbihlerdim. Yıkılacağını bana haber ver de, ailemi, çocuklarımı, eşyalarımı altından alayım derdim. Neden haber vermedin? Ev dile gelir ve şunları söyler: - “Ey! benim ihtiyar sahibim. Bana küsme. Suçu benim üzerime atma. Ben her sabah yıkılacağımı sana haber vermek için ağzımı açtım. Fakat sen, benim açılan ağzımı bir kürek çamurla kapattın! Beni söyletmedin, konuşturmadın!..”

ALİ OSMAN ÖNDER

AYKIRI KALEM

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.