TEOG sınav sisteminin kaldırılmasının ardından 5 Kasım Pazar günü itibariyle liselere giriş sistemi açıklandı.
Milli Eğitim Bakanı’nın açıkladığı bu sisteme göre liselerdeki toplam kontenjanın %10’u “nitelikli okullar” olarak tasnif edilen okullara verilecek. Yani toplam 1 milyon 250 bin öğrencinin yaklaşık 100-150 bini bu tür okullara sınav sonucuna göre yerleştirilecek.
Nitelikli okullar ise Fen Liseleri, Sosyal Bilimler Liseleri, Proje İmam Hatip Liseleri ile diğer proje okullarını kapsayacak.
Yapılan açıklamaya göre “nitelikli okullara” giriş için yapılacak olan sınavda 60 sorunun 90 dakika içerisinde cevaplanması istenecek.
Sınav sonucuna göre %10’luk dilime yani nitelikli okullara giremeyen öğrenciler, evlerine en yakın diğer 5 okul türünden birine yerleştirilecek.
Tüm bu açıklamaların ardından bazı sorular aklımıza gelmiyor değil.
Öğrenci akademik, sosyal, sanatsal ve insani nitelikleri ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu bağlamda “nitelikli okul” kategorisine alınan veya alınacak olan okullar hangi kriterler dikkate alınarak bu kategoride değerlendirilecek?
TEOG sistemini kaldırmanın temel nedenlerinden biri olan öğrencilerdeki sınav kaygısı ve stresini ortadan kaldırma gerekçesi, yeni sistemde nitelikli okullara girmek isteyen öğrencilerde de devam etmeyecek mi? Zira aşırı sınav kaygısı yaşayan öğrenciler, zaten başarı isteği olan ve disiplinli çalışma alışkanlığı bulunan öğrenciler değil midir?
TEOG sistemini kaldırmanın bir başka önemli gerekçesi olan, öğrencileri okul dışı kaynaklara (dershane, etüt, özel ders v.b) yöneltme problemi “nitelikli okullara” girmek isteyen öğrenciler için devam etmeyecek mi?
Ailelerin çocuklarından beklentileri çok yüksek. Çocuklardaki aşırı sınav kaygısı ve stresi artıran en önemli faktörlerden biri ailedir. Bu nedenledir ki çocuğunun mevcut akademik başarısı ne olursa olsun “nitelikli okullara” yerleşmesi için sınava girmesi yönünde baskı yapmayacağını ve çocuklardaki kaygı ve stresi artırmayacağını nasıl garanti edebiliriz?
Ortaokuldaki akademik başarısı en üst seviyenin bir altında olan (yani %11-20 lik dilime girebilen) öğrenciler, “ben nasıl olsa nitelikli okullara giremem!” diyerek bir öğrenilmiş çaresizlik ya da baştan pes ederek tabiri caizse derslere asılma konusunda acaba bir gevşeklik yaşarlar mı?
Yukarıdaki soruları, bir eğitim emekçisi olmanın yanında Milli Eğitim Bakanımızın tüm görüşlere açık olduğunu beyan etmesi ve sistemde revizyon yapılabileceğini ifade ettiği için not ettim. Bu soruları sorarken niyetimiz bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir. Eğitim konusunda emek sarf eden, akıl teri ve alın teri dökenlere katkısı olması temennisiyle…