UNUTMA!

SES VARKEN EKİP YOKTU... EKİP VARKEN EKİPMAN YOKTU... EKİPMAN VARKEN SES YOKTU... İŞTE TÜM YAŞADIKLARIMIZIN ÖZETİ... “Şems bana bir şey öğretti; Dünya’da biri üşüyürsa, sen ısınamazsın” MEVLANA Yaşamım boyunca kalbim hiç bu kadar ağrımamıştı. Hiç bir şey yapamamak bu denli ağrıma gitmemişti. Ben uyurken birilerin hayata gözlerini yumması. Ben uyurken birilerinin yardım beklemesi, birilerinin son ümitlerinin bitmesi, belki de birilerinin gözlerinin önünde sevdiklerini kaybetmesi imkanları olmadığı için elinden hiç bir şey gelmemesi... Her gece girdiğim sıcacık yatağım, çok sevdiğim yastığımın, yorganımın içine sığamaz oldum bu 13 gününde; Mevlana’nın dediği gibi onlar üşürken ısınamadım, onlar açken doyamadım. Her gün canım sıkıldıkça izlediğim televizyondan nefret ettim, düğmesine basamaz oldum. Birşeyi daha hatırladım; biz insanlar bilim, akıl ve irade haricinde hiç bir şeye sahip değilmişiz. Her şey yarım kaldı sevinçler, hüzünler, hayaller, aşklar, sevdalar, hikayeler... Bir depremlik, bir virüslük ,bir nükleer savaşlık hayatlarımız var. Nasıl da duyarsızca yaşıyor ve nasıl da hiç Ölmeyecekmişiz gibi hesaplar içine giriyoruz. Ne çok kibirden kuleler inşa ediyoruz. Belki de öğrenmeliyiz depremin değil binaların öldürdüğünü, belki de öğrenmeliyiz binayı yapanların öldürdüğünü, belki de öğrenmeliyiz hayat bir gün önce kira ödenmedi diye kavga ettiğiniz kiracıyla bir gün sonra aynı ateşin başında ısınmaya çalışacak kadar kısa olduğunu. Evimizi eşyalarla dolduran, dolabına marka marka kıyafetler dizen, üzerim kirlenir diye kaldırıma oturmayan insanlar şu anda sokakta, ayağında ayakkabı yok, sokakta yaşıyor. NEREDEN NEREYE? Önce ışıklar karardı sonra dünyalar, bir sabahtı uyanmaya çalıştık, ya becerebildik uyanmayı ya da sonsuz bir uykuya daldık, ayrı kaldık, kaybettik, yitirdik... Sonra da hiç kimsenin hakkını savunmadan unutacak mıyız? UNUTMA! HAFIZAMIZA YENİLMESİNE İZİN VERME -Depremden sonra Hatay başta olmak üzere bir çok bölgeye saatlerce yardım gitmediğini -İnsanlar göçük altında dakikalarla sınanırken iş makinelerin bölgeye girebilmek için izin beklediğin -Sepil Gerdan’nın televizyonda “vatandaş depremzede olabilir ama enkaz altında değilse kendi başının çaresine bakması gerekir” dediğini. -Birçok büyük şirketin günlerdir sessizliğe gömüldüğünü -Aramızı bozmaya çalışanlara inat, komşu ülkelerin yardımımıza koşuşunu -Yapılan nokta atışı uyarılara rağmen “böyle bir felakete hazırlıklı olmanın mümkün olmayacağı” söylemlerini -İnsanların en hızlı ve en kolay şekilde seslerini duyurabildikleri TWITTER’A 8 Şubat itibariyle erişimin kısıtlandığını -Bölgeden gelen “burada kimse yok” yakarışlarına rağmen televizyon kanallarının “ulaşılmayan yer yok” başlıklarını Son olarak mucize olduğu söylenen kurtarılma haberlerinde asıl mucizenin insanların hayatta kalması olduğunu sakın unutmayın olur mu? Unutmayın ki aynı kader; İstanbul’a ve daha birçok şehrimize vatandaşımıza reva görülmesin BAŞIMIZ SAĞOLSUN TÜRKİYE