Geçtiğimiz hafta başlayan ve Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri ile zirve yapan tartışmada tansiyon gittikçe yükseliyor, ağır sözler birbirini izliyor.
Önce tartışma nasıl başladı?
CHP’nin vergi cennetlerine gönderi,len paralarla ilgili olarak verdiği araştırma önmergesinin Ak Parti’nin oyları ile reddedilmesi üzeri,ne CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 21 Aralık 2017 tarihininde grup toplantısında bir konuşma yaptı konuşmasında; “Sayın Binali Yıldırım’a sesleniyorum. AK Parti Grubunun bu önergeyi reddetmesi sizin iradenizle mi, yoksa sarayın iradesiyle mi? Bunu da öğrenmek istiyorum. Ben sarayın iradesiyle olduğu kanısındayım” diyerek fitili ateşleyen ve büyük bir gündem yaratan o sözleri söyledi.
O sözler neydi?
“Benim, çocuklarımın, dünürümün, eniştemin, yedi göbek sülalemin bir dolar hesabını bulursan gel bana söyle. Diyeceğim ki, vallahi bir şey söyledik, ama kusura bakma. Ama ben sana soruyorum; çocuklarının, dünürünün, eniştenin, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün milyonlarca dolar parayı vergi cennetlerine gönderdiklerini biliyor musun? O gönderdikleri şirketin kuruluş sermayesini de söyleyeyim. Kaç lira? Olur ya hesabı şaşırabilir, 1 sterlin. Kuruluş sermayesi 1 sterlin. Giden para milyonlarca dolar. Bunun cevabını bekliyorum, yerli ve milliysen bunun cevabını bana vereceksin!” demişti.
Bu sözlere cevap gecikmemiş Cumhurbaşkanı Erdoğan daha sert bir hamle ile olayı kendi üzerine alarak iddiayı ispata davet etmişti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kapsamında Yahya Kemal Beyatlı Gösteri Merkezi’nde düzenlenen programdaki konuşmasında Kılıçdaroğlu’na seslenerek; “Çocuklarım, kardeşim, eniştem, dünürüm yurtdışına milyonlarca dolar para göndermiş. Daha önce de benim 3 milyar dolar param olduğunu iddia etmişti. Hangi hukuk ekolüne bakarsanız bakın, müddei iddiasını ispatla mükelleftir. Artık ismini anmaya dahi tenezzül etmediğim bu zata soruyorum, iddiaların belgesi var mı, varsa çıkart milletin önüne ben hemen gereğini yapayım....
................ Tayyip Erdoğan’ın yurtdışında 1 kuruş parası varsa, çıksın bunu ispat etsin. İspat ettiği anda Cumhurbaşkanlığı makamında bir dakika durmayacağımın taahhüdünü veriyorum. Bunu ispat edemeyen Kemal o makamında duracak mı? O da taahhüdünü versin” diyerek meydan okumasında sonra gözler CHP grup toplantısına çevrilmişti.
Karşılıklı açıklamalarla süren tartışmalar CHP grup toplantısında kutunun açılması ile birlikte yep yeni bir tartışma Türkiye gündemine oturdu.
Yeri gelmişken TRT yine yapacağını yapmış milletin bir haftadır süren tartışmalarda beklenen açıklamayı kitlenmişken,Kılıçdaroğlu’nun “kutuyu açıyorum” sözlerinin sarf etmesinden sonra canlı yayını keserek bir başka programa geçiş yapması da ülkemizde basının ne hale geldiği devlet televizyonunun nasıl yandaş televizyona dönüştüğü de bir kez daha gözler önüne serilmiş oldu. Milletin vergileri ile devlet televizyonu olan TRT olarak adlandırılan (T)RT (Tabi Radyo Televizyon) kuruluşu yaptığı bu yayın ile tartışma odağının içine bir kez daha girmiştir. Bu durum hiç bir medya organının izah edebileceği bir tavır değildir. Özel televizyonlarının kısmen yayınladığı gazetelerin haberi vermeden yorum haberle geçiştirdiği;“sahte, FETÖ, ABD, dış mihrak, Kılıçdaroğlu yalana çıktı”
sözleri ile yüklendiği belgeli açıklamalara gazete ve televizyona haberleri herkes vakıfmış ama söylemekten çekiniyormuş gibi bir algının oluşmasına bende yol açtı.
Şimdi diyeceksiniz nasıl?
Grup toplantsındaki konuşmada Kılıçdaroğlu belgeleri açıkladı ve okudu. Bu belgelerin sahte olup olmadığı ya da birileri tarafından Kılıçdaroğlu’na servis edilip edilmediği araştırılması gerekenbir durum oluşturmasına karşılık, herkes belgeleri görmüş hatta incelemiş gibi cevaplar verilmiş olmalarından kaynaklıdır.
Önce ticari belge!
Olmadı sahte belge!
Hep bir ağızdan müfteri, yalancı gibi cümlelerle yüklenmeler.. Mahkemeye gitsin salvoları..
Bütün bu iddialar söylenebilir. Kılıçdaroğlu’nun yalan söylediği iddia edilebilir, hatta söyledikleri doğru ise ıspatlanabilir!!!.
Lakin vatandaşın anlaması ve bakması gereken olay şudur; Grup toplantısından önce, belgeleri görmeyen bilmeyen böyle belgelerden haberleri olmayan, ıspatla sözleri ile yükleniyorlardı.
Grup toplantısından dakikalar sonra ise bu konu üzerine söz söylenmiş olması düşündürücüdür!
Siz belgeleri biliyormuydunuz? Belgeler size mi gelmişti?
Geldiyse bu belgeleri size kim göndermişti?
Sahte olduğunu iddia ettiğiniz bu belgeler hakkında hangi makama suç duyurusunda bulundunuz?
Grup toplantısına kadar şayet bu belgeleri görmediyseniz bilmiyorsanız, ne zaman incelediniz? Ve ne kadar çabuk fikir sahibi oldunuz?
Ya da TBMM’nde bir araştırma komisyonu kurulmasını neden reddetiniz?
İşte sorulması gereken sorular bunlardır.
Neden mi?
Suçlamaya muhatap olan şahıslar ve isimlerden önce sadece öne çıkma dürtüsü ile belgelerde ismi geçmeyenler cevap vermeye başlamış, hatta suçlamaya başlamışsa ya belgelerden haberleri vardır ya da bu suçun ortağıdır!
Şimdi cevap bekleyen sorular bir iken bin olmuştur. Herkesin haberi olupta milletin haberinin olmadığı bu belgeler sahte mi? yoksa gerçek mi?
Vatandaş bakıyor!
Sizce bu belgeler sahte ise görmeden duymadan bilmeden (T)RT’nin kutuyu bile açtırmadığı, izlettirmediği bu belgelerden bu kadar neden korkuldu?
Sahte belgeyi hazırlayanlar kimlerdi? Servis edenleri biliyormuydunuz?
Ama vatandaş bakıyor?
Genel kültürü artıyor! 81 bin nufüslu Man adasını keşfetmenin gururunu yaşıyor!!!!!
Kim demiş siyasetin genel kültüre etkisi olmaz diye!
Bak işte bilmediğin bir adayı duymadığın sözleri duyuyor, işitiyorsun.
Sen öbür dünyanın cennetine susamışken, birileri bu dünyayı kendine vergiden cennet eyliyor, vatandaş ise şimdilik bakıyor!