Türkiye yerel seçimlere gidiyor.
İlçemiz açısından bakıldığında ise oldukça farklı ama bir o kadarda önünü görmekte zorlandığımız bir süreç yaşanıyor.
Durağan’da uzun yıllar sonra siyaset sahnesinde olanlardan çok olmayan isimlerin öne çıktığı iktidar partisi açısından aday adayı sayısının çok fazla olmadığı bir seçim arifesindeyiz..
Mevcut belediye başkanın aday olmadığı seçim arifesinde ilçe başkanının değiştiği ve il genel meclisinde değişimin yaşandığı çok farklı bir sürecin eşiğindeyiz..
İlçede değişimden çok statüko diyebileceğimiz halkın duygularına hitap eden milliyetçi ve muhafazakar yapısına güvenerek adaydan çok partilerin öne çıktığı bir bölge olduğu her seçim daha çok öne çıkıyor...
Maalesef Dikmen’de yaşanan Erfelek’te Ayancık’ta yaşanan denge unsuru bizde bir türlü yaşanamıyor..
Nasıl İzmir CHP diyorsa Durağan’da açık ara farkla sadece milliyetçi duyguların, dini söylemlerin öne çıkartıldığı adaydan çok buna yönelik seçmen tercihi ile partilerde şekil alınıyor.
Adayların bir çoğu kendine değil daha çok seçmen yapısına güvenerek hareket ediyor.
Adaylar proje sunsalar da asıl algıları seçmen kitlesi..
Halkın projeden çok parti tercihine yönelik tavır ve davranışları da ilçede dengeli ve doğru bir yarışın ortaya çıkmasını engelliyor...
İlçemizde siyaset profili ne kadar güçlü olursa olsun adaylarda yaşanan öz güven meselesinden çok partilerin tercih edilir olması halkımızdaki sorgulama düzeyine yönelik eleştirileri de beraberinde getiriyor.
Bunu şunun için söylüyorum, yıllardır ilçede asıl olan partinin belirli güç merkezilerinin elinde olması ve buna yönelik yönetimlerin oluşturulması halkın zaten seçme iradesinin yönetim ve adaydan çok partisel olarak değerlendirileceğinin bilinmesidir.
O nedenle ilçe sorgulayan, eleştiren yapıdan çok daha fazla söz etmeyen her kesime ayak uyduran profilleri öne çıkartırlar.
Oysa metropoller de sorgulama düzeyi yükselen il ve ilçelerde daha çok hakkını savunan düşüncesi olan toplumun derdi ile dertlenen isimler bulunup, öne çıkartılır ve aday yapılır. Ve seçilen kim olursa olsun bilir ki; karşısında güçlü bir muhalefet vardır...
İlçemiz yıllardır, zengine karşıdır ama zenginle yol gidene makam verir...
İlçe halkı sürekli aynı şeyi söyler ama değişim dendiğinde kendini değiştirmekten oldukça uzaktır.
Değişim insanın kendisidir. Önceliği sorgulamak, sorgularken neden şikayet ettiğini, neyi değiştirmek istediğini de iyi analiz etmek zorundadır.
Bu gün ilçede insanımıza her ekmek veren insanı muteber kabul ederiz.
Oysa muteber olan insanın kendisidir.
Her ekmek veren ya da istihdam sağlayan insanlar kendilerine köle almıyorlar. Onlara ekmek verebilirler. Ama emekçilerde onlara gelecek rahat bir yaşam ve hatta yaşadıkları düzenin ağalığını sunmaktadır.
Bu ilçede insanımızın ihtiyaçlarını hatta zaaflarını kendilerine kalkan edenler aslında en büyük zararı da ilçeye vermektedirler.. Onların insanımızın önüne attıkları havuç olan istihdam, iş ve hatta söylemler kendileri için yeni bir başlangıç olurken insanımız için yeni bir eziyetin başlangıcı haline geliyor.
Bu gün kimi sanayi açıyor, istihdam sağlıyor kimi fabrika kuruyor iş veriyor bütün baktıkları pencere insanımızın üzerinden sağladıkları en büyük gelir olan kontrol etme ve gücü ele geçirme kavgası. Oysa bu ilçede asıl yılardır var olan ve varlığını insanımıza hizmet olarak sürdüren esnafımız giderek daralan pazarda güven kaybediyor bir kesim palazlanıyor, bir kesim ise hala onları yok saymaya devam ediyor.
Şuna inanınki kendine güvenmeyen hiç kimse parası, pulu ile de hatta sözü ile de bu ilçeye hizmet etmenin derdinde değil. Dertleri sadece yaşadıkları güç zehirlenmesinde rol değiştirmektir.
Varlığı ve parası olan herkes güç olmadan da bu ilçeye siyaset sokmadan da hizmet edebilir. Ama asıl sorun fazla para harcamadan devlet imkanlarını, belediyenin kendine sağlayacağı kolaylıklarla gücü ele geçirmektir. Hepimize kolay gelsin güçler savaşında ya piyon olacağız ya da değişimi zorlayacağız..