Haberler Haber Girişi : 22 Aralık 2017 16:17

YALANLARIN ARKASINDAKİ GERÇEKLER!

YALANLARIN ARKASINDAKİ GERÇEKLER!
Durağan her geçen gün erimeye göç vermeye devam ediyor.. Sinop’un hızla eriyen geçmişinden eser kalmayan tek ilçesi konumunda olan Durağan hayal alıp, hayal satanlar tarafından idare ediliyor. Umutsuzluk hakim.. Buna karşılık siyasi yapı da kendini ya anlatamıyor ya da anlatacak bir şey yapamamanın ezikliği ile indir tavan boyansın, kaldır yer görülsün mantığı ile sürekli bir başkalarını suçlayarak kendi koltuğunu koruma derdinde olan insanların bakışı ile yönetilmeye çalışılıyor. Türkiye’nin neresine giderseniz gidin hayali bir düşman yaratılır ve o bölgenin kalkınmasını engelleyecek birileri sürekli gündemde tutulur... Bu bazen bir ilçe bazen de bir insan olur ama değişmeyen tek gerçek başarısızlığın kılıfı sürekli halkın duygularını tahrik etmek düşman yaratmak üzerine kuruludur. Durağan’ın bu noktada en büyük zaafı da Boyabat’tır. Boyabat siyasetinin Durağan’a hakim olmak istediği gerçeği doğrudur. Lakin bu durum aslında Boyabat için de oldukça tehlikeli ve aslında kendi ayağına kurşun sıkmak tabiri ile de doğru orantılıdır. Bu gün Durağan kan kaybederken, Boyabat kazanan bir ilçe değildir. Bu gerçeği görmekten uzak Boyabat siyaseti de Durağan’ın kan kaybına seyirci kalmakta kendi esnafına kendi bölgesine de ciddi zararlar verdiğinin farkında bile değildir. Boyabat’ın il olmak gibi bir hayali vardır.. İl olmak bir hinterlandı yani arka bahçeyi gerektirir. Göç eden bir Durağan yakın zamanda Boyabat’a hiç bir şey kazandırmaz aksine kaybettirir. Bu gün Durağan’ın nufüsünun önemli bir bölümü Boyabat caddelerinde gezmekte, sosyal tesislerinde konaklamakta, çay içmekte yemek yemektedir. Haftanın en az 3 günü Durağan’dan sürekli bir sirkülasyon ve gidiş gelişler mevcuttur. Bunun en önemli, göstergesi minibüsü dolmayan ama taksileri ile sürekli yolcu taşıyan yapısı ara seferlerde gidip gelen minibüsler bile bu durumu gözler önüne sermektedir. Boyabat siyaseti akıllı hamlelerle Durağan’ı yönetmek yerine yerinde akılcı projelerle Durağan’ın yaşamasına , hayat bulmasına ekonomik dengelerin oturmasına yardımcı olmalıdır. Yatırımlar noktasında Boyabat kendi gücüne Durağan’ın gücünü de katarak ortak hamleler geliştirmeli, alamadığı hizmetleri ortak almanın yollarını aramalıdır. Geçmişte yapılan hatalar gelecekte daha büyük umutsuzlukların, göç hareketlerinin oluşmasına zemin hazırlayacağını unutmamalıdır. Bu gün Boyabat kırsalda nufüsu kalmamış, göçlerle ya merkeze ya da gurbete gönderdiği insanlarını düşünmeli, onların geri dönüşü olmadığını bilerek farklı siyasetlerle Durağan ölçeğinde üreten kesimlerin, kırsaldaki çiftçinin kendi geleceği olduğunu da unutmamalıdır. Bu gerçekler karşısında Boyabat ekonomisinin %30’luk bir kesimini de oluştursa da; Durağan Boyabat’ın en önemli ekonomik merkezlerinden biridir. Bu durumu görmezden gelmek elindeki veriyi itmek, gelecekte ise tamamen kaybetmek demektir. Durağan ve Boyabat siyaseti sivil toplum örgütleri bir araya gelerek sorunları birlikte değerlendirmeli ortak akıl ile hareket etmenin 2 ilçeye önemli değerler katacağını hissettirmelidir. Boyabat Ticaret Odası bu güne kadar Boyabat’ta yaptığı faaliyetlerden Durağan’a hiç bir şey kaydırmayarak, Durağan’ı görmezden gelmesi aslında başlı başına bir ayıptır. Durağan’da az da olsa bir üyesi olduğu gerçeğini görmeli yılda olmasa da 2 yılda bir Durağan’da üyeleri ile bir araya gelerek ya da başka aktivitelerle Durağan’ın sorunlarına da bir bakış açısı getirmelidir. Bunları neden anlatıyorum; Durağan ölçeğinden bakıldığında siyasetçilerin en kolay suçladıkları yöntem ‘Boyabat yatırıma engel oldu’ Boyabat siyaseti üstün geldi’ gibi kendi beceriksizliklerini bir başka ilçenin gücüne güç katarak aktarması vatandaşa bu söylemle çıkmasıdır. Boyabat nufüs olarak yatırım olarak güçlüdür. Ama Boyabat’ta bu süreçte aslında çok şey kaybetmiştir. Bunun nedeni de bu gücü ve nufüsü daha da güçlü kılacak olan birlikte yapılacak akıl dolu yatırımlara yönelmemesidir. Bunu harekete geçirmekse ancak elindeki koltuğu kaybetme korkusu yaşamayan sadece yöre halkının sorunlarına eğilen siyasetçilerle mümkündür. Küçük olsun, benim olsun, benim kontrolümde olsun felsefesinin hem Boyabat’ı hem de Durağan’ı getirdiği durum ortadadır. Boyabat’a kültürel açılımlar yıllarca geç gelirken Durağan hala 80’li yıllarda yakaladığı büyüme hızını ekonomik gücünü yakalayamamış aksine , 2. büyük ilçe konumundan 5. ciliğe düşmüştür. Vezirköprü kentselleşmenin önündeki tüm engelleri yıkarken, Hanönü bakır madeni ile geleceğe yatırım yaparken, Dikmen TOKİ konutları ile nufüsünü arttırma yönünde girişimlerde bulunurken, Saraydüzü barajı lehine çevirmişken; sahi Boyabat ne kazandı? Durağan ne kaybetti? Bir zamanlar Sinop’un en büyük ilçesi olan Boyabat şimdilerde kan kaybediyor, Durağan küçülüyor.. Hastane 2 ilçede yeni yapıldı? Doktor ara ki mumla bulasın.. Halbu ki; Boyabat- Durağan arasına dikilecek bölge hastanesi Dikmen, Saraydüzü Kargı, Alaçam’ın köyleri, Vezirköprünün yakın köyleri, Hanönü gibi yakın noktalardan hastaneye akışı arttıracak her iki ilçede bundan ciddi manada hem ekonomik gelir hem de tanıtım sağlayacaktı. Oysa şimdi Durağan’a inat hastane yapan Boyabat, Boyabat’a inat Durağan’a dikilen hastane sizce derdinize çare mi? yoksa başınıza bela mı? Varın siz düşünün! küçük hesapların siyaseti ancak bu günü kurtarır yarına da derdini bırakır.. Organize sanayiyi Sinop yoluna, Küçük sanayiyi Sinop yoluna diken Boyabat çok kazanmış nufüsuna nufüs mu katmıştır? Halbu ki ortak dert her iki ilçeyi de yakınlaştıracak göç ettirmeyecek, projelere imza atarak ortak aklı hakim kılmak olsa idi, bu gün bizden göçenler ya Durağan’da ya da Boyabat’ta olurdu.. Şimdi onlar gurbet elde Durağan ve Boyabat olarak bizlerde; siyasete kurban ettiğimiz geleceğimizi hala siyasi nutuklarda arıyoruz...