YASAKLAR İKTİDARA GETİRDİ, YASAKLARLA GİDERSİNİZ

Her zaman söylediğim gibi bizi gelişmiş ülkelerden ayıran en büyük özelliğimiz yardımseverliğimiz.. Türk milletinin bu özelliği maalesef iktidarlar tarafından hoyratça kullanılmaya başlandı. 1999 depremi olduğunda dönemin hükümeti adına bağış demese de getirdiği ÖTV ile vatandaşımızı deprem için vergilendirmişti. Gelen vergi o gün bu gündür gitmedi, gitmiyorda.. 15 Temmuz sonrası gazi ve şehit aileleri için toplanan para hala dağıtılmadı, akibeti sözcüklerde geziniyor.. İŞKUR çalışanın ve işverenin sırtından toplanan para ise kağıt üstünde dururken gerçekte ne olduğunu kimse açıklayamıyor.. Karagün akçesi olarak merkez bankasında bulunudurulan ihtiyat akçesi kanunla bozduruldu, kullanıldı.. Varlık fonumuz teminatlara kurban gitmek üzere... Korona efendi ise geldiği ülkeleri tarumar ederken adeta ölüm kusuyor. Bir çok ülkede sokağa çıkma yasağı uygulanırken ülkemizde ise iktidarın buna karşı gösterdiği direnç kısmi uygulamalarla sürdürülen yasaklama politikaları umarım ve dilerim ki başarılı olur. Bir çok kesimde travma yaratan korku ve endişeye sebep olan Korona üzerine yazılan, çizilen senaryolar ise akılları zorlar nitelikte.. İnsanlığın başına bela olan Koronadan kurtuluşun adresi ise bilimsel çalışmalar dır. Gerek sosyal medya da gerekse ikili konuşmalarda bir kesimin sürekli biçimde dini argümanları kendine kalkan etmesi onun üzerinden paylaşımlarda bulunması, toplumu yönlendirmeye kalkması cehallette geldiğimiz noktadır. Oysa cumhuriyetimiz bu cehaleti yenmek için çok ağır bedeller ödemiş bir tarih ve o tarihe tanıklık eden, yöneten şahsiyetleren ağır eleştirlere maruz kalmışlardı. Bu günlerde yine sosyla medyada gerek yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bu virüsle ilgili ,yapılan araştırmalarla olmuş ortaya çıkmış bir salgına referans arama girişimleri bilimsellikten çok uzak olup toplumumuzun hassasiyetlerini bilimden uzaklaştırıp kendilerine yeni bir tebaa yaratmak, yönlendirmek isteyen grupların eseridir. Maalesef islam toplumunu gelişen bilimin referanslarıyla aydınlatması,yönlendirmesi gerek bireylerde İbni Sina’nın, Farabi’nin, Lokman Hekim’in yolundan gitmek yerine araştırmayı kabullenmeyen hazırcı bir toplumu kendi ticaretlerine kurban ederek bilmeden konuşma, okumadan yorumlama, duydukları ile iman etme, güçlüden yana tavır alma yöntemi ile perişan olmaktadır. Oysa yüce kitabimizin her kelimesinde var olan akıl vurgusuna ve düşünceye hitap eden sözlerini unutanlar şu gerçeği iyi görmelidirler. Diyelim ki; Türkiye Cumhuriyeti islamdan uzaklaştı, arapçayı kaldırdığı için başına gelen musibetler hak!!!?? O halde Arapça konuşan, islamın şartlarını uyguladığını düşünen dünya da Türkiye’nin dışındaki islam ülkelerinin perişan durumunu, kan ve gözyaşını neden göz ardı etmektedirler. Oysa İslam olmayan kafir olarak bilinen toplumlar bilimsel verilerle hem topumlarını yönetmekte geleceğe dair projelerle dünyaya yön vermektedirler. İşte bu noktada korona efendi ister biyolojik silah olsun isterse salgın hastalık olarak nüksetsin insanoğlu’nun kurtulmasının tek çaresi bilimsel çalışmalar olacaktır. Tedbirini alan kul takdirini Allah’a bırakacak ki, Allah kulundan kulda aklını kullanıp onun emrini yerine getirmekten razı olacak. Aksi takdirde biz yine dünya göçerken islam dünyası yanarken ‘alim efendi onu dedi, filan kitapta şöyle yazıyordu, şeyhim söyledi’ diyerek ancak çoluğunuza çocuğunuza en büyük kötülüğü yaparak bu dünyaya veda edeceksiniz. Gelin ‘ilim Çin’de dahi olsa alınız’ diyen peygamberin ümmeti olalım “Her şeyin bir aleti vardır: Müminin aleti akıldır. Her şeyin bir biniti vardır. Kişinin biniti akıldır. Her şeyin bir direği vardır. Dinin direği akıldır. Her kavmin bir dayanağı vardır. İbadetin dayanağı akıldır. Her kavmi bir çağıran vardır. Alimi ibadete çağıran akıldır. Her şeyin bir tamirci ustası vardır. Ahiretin tamircisi akıldır. Herkesin kendisinden sonra unutulmayacak bir eseri vardır. Sıddıkın eseri akıldır. Her yolcunun bir çadırı vardır. Müminin çadırı akıldır.” (Gazali, İhya, 1/213) Velhasıl dostlar; akıl zulum ile zalimliği ayırt edendir. Akıl doğruyu görme noktasında hırslarından arınıp insanlığa faydalı olabilendir. Hırslarınızdan ve koltuklarınıza yapışıp kalmaktan arınınız. Bu gün İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerde kaybetmenin verdiği şokla onları çalışamaz hale getirebilmek için sarf ettiğiniz çabayı toplumsal birliktelik için sarf ediniz. Belediyelerin topladığı yardımları yasaya aykırı diyerek durdurmanız sizin denetleme yoksunu olduğunuzun göstergesi olacaktır. Bu yapılanı savunmak bir zamanlar kendinize yapılanı haksızlıkları kabullenmeniz siyaseti millete hizmet noktasından çıkartıp aklı ile sizi savunan değerleri de çökertmeniz olacaktır. Hani bir söz vardır; ‘Allah kötüye fırsat vermesin’.. Sizler size verilen fırsatı özgürlükçü, adaletli dağıtınız. Toplum için yaplan faydalı işleri yasalarla engelleyerek ancak kendi egonuzu tatmin edersiniz. İktidarın kendisi için mübah gördüğünü yasalardan doğan hakkını kullananlara haram kılması yasak kılması toplumun dikkatinden kaçmaz. Devlet denetleyen alınan yardımların yerine gidip gitmediğini kontrol edebilen mekanizmadır. Bankalarda toplanan parayı kontrol edemeyen bir devletsek vay halimize!!!!!.. İşte bu gün birlik ve beraberlik mesajları verirken toplumun bir kesimini yok saymak bu mücadelenin dışına itmek, aklın ve bilimin eseri değil ancak hırslarına yenik düşen kendilerini makamlardan gitmez zannedenlerin eseri olacaktır. Ankara’da İstanbul’da ve diğer büyükşehirlerde başlatılan ve bankalarda toplanan yardım paraları hem nakit hem de gıda yardımı olarak esnafına, o ilde o bölgede yaşayan garibana giderken şehir dayanışması için önemli bir adım olarak öne çıkabilirdi. Devlet zaten sürekli alan, aldığı işle de topluma hizmet eden bir yapının adresidir. Şehir kültürü ve dayanışması ile yerel yönetimler sivil toplum örgütleri doğrudan bağlantılıdır. Siz bu bağı kopardığınızda asıl amaca değil devletin denetleme kontrol etme mekanizması yerine yasaklama yoluna gittiğinizde kontrolü de kaybettiğinizi peşinen ilan etmiş olursunuz. İşte kutuplaşan ve sosyal medyaya da yansıyan ‘sizin paranıza ihtiyacımız yok’ söylemlerine prim verir toplumun bir kesimini dışlayarak devletin kurumlarına olan güveni daha da zedelersiniz. Gelin bu yanlıştan dönün iktidar olarak size ve partinize güvenmeyen metropol kentlerin, büyükşehirlerin yardımlaşma ruhuna zarar vermeyin. Onlarda sizle bağlantısı olamayan belediyeler aracılığı ile kentlerine katkı sunsunlar. Sizler denetleyin. Varsa yanlışları kamuoyuna deşifre edin. Onların yanlış yapmayacağından adil ve adaletli dağıtım yaparak vatandaşın güvenin kazanacağından korkuyorsanız siz daha iyisini yaparak toplumun güvenine kazanacak projelere imza atınız. Unutmayın ki; sizde yasaklar sayesinde iktidara geldiniz, yasaklarınızla gidersiniz...