Ailenin sorduğu tam olarak şu idi. Yaz döneminde çocuğun camiye -Anadolu’nun farklı yörelerinde söylendiği şekliyle- hocaya/kuran kursuna gitmesinin Kur’an-ı Kerim ve ilmihal bilgileri öğrenmesinin onun zihinsel, psikolojik ya da bedeni gelişimine olumlu/olumsuz etkileri nelerdir?
Bu soruya tek kelimelik kesin bir cevap vermek yerine, müsaadenizle gerekçeleriyle birlikte izah etmeye çalışalım.
İnsan zihni çalışma metodu itibariyle “kullan ya da kaybet” yöntemiyle çalışır. Beyni kullanmanın ise iki temel yolu vardır. Kişi ya okuma ve öğrenme faaliyeti içerisinde olacak ya da sosyal ilişkide bulunacak. Yani zihin öğrenme faaliyeti içerisinde oldukça, beyindeki nöronların birbiri ile kurdukları (b)ağ artar. Beynin çalışma performansı da bu bağların sıklığı ve çokluğu ile ölçülür. Yani çok okuyan, öğrenen kişi kafayı yemez aksine kafası daha çok çalışır. Mesela Einstein’ın beyni incelendiğinde beyin ağırlığı ortalama bir insanınki kadardır. Ama nöronlar arası ağın normal insan beynine göre oldukça yoğun olduğu tespit edilmiştir. Yaz döneminde çocuğun okuma ve öğrenme faaliyeti içerisinde olması beynin daha aktif, öğrenmeye daha açık ve işlevsel halinin devam etmesi demektir. Bu noktada öğrendiğinin ne olduğunun da önemi yoktur. Türkçe, Arapça, İngilizce ya da Japonca olabilir. Yeter ki kişi okuma ve öğrenme faaliyeti içerisinde olsun. Bu bilgiler ışığında rahatlıkla diyebiliriz ki Kur’an- ı Kerim öğrenmenin, ilmihal bilgileri ezberlemenin çocukların zihni gelişimine büyük faydası vardır.
Gelelim işin psikolojik(ruhi) yönüne. İnsan bedeni, zihni ve ruhi bir varlıktır. Dolayısıyla kişilik ve karakter bütünlüğü için insanda bu üç unsurun sağlıklı, dengeli ve tutarlı bir şekilde varlığını sürdürmesi gerekir. Özellikle psikolojik problemlerin arttığı, ahlaki yozlaşmanın her zerreye sirayet ettiği bir çağda çocukların arkadaşlarıyla cami/kurs gibi sosyal ortamda bulunmaları artı bir değerdir. Bu ilim meclislerinde çocuklara yapılacak ahlaki telkinler, onların daha erdemli yetişmeleri için bir talih olarak görülmeli. Ruh dünyalarına inşasına katkıda bulunan bu zaman dilimleri bir fırsat olarak görülmeli. Bu noktada anne babalara Aristo’nun “Fazilete yol vermeyen bir eğitim, boş bir çaba ve aldatmacadır” sözünü hatırlatmak isterim.
Diğer taraftan çocuklar televizyon ve internetin icadı ile eskiye nazaran daha az hareket eder oldu. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre günümüz çocuklarında genel kas kaybı yirmi yıl öncesine göre ortalama %27’dir. Dolayısıyla çocukların camiye/kursa gidip gelmeleri, teneffüs aralarında oyunlar oynamaları yani hareket etmeleri onların kas gelişimleri için çok önemlidir.
Ayrıca çocuğun evde kalıp saatlerce internette oyun oynaması veya televizyon seyretmesinin yüzlerce zararı vardır. Çocuk camide/kursta sanal ortam yerine doğal ortamda bulunma imkânına kavuşacaktır. Camiye/kursa giden çocuk hiçbir şey öğrenmese bile yalnızca bu teknolojik ortamdan uzak kalmış olması bile büyük kazanım olarak değerlendirilmelidir.
Son olarak anne babalara şunu söylemek isterim. Bir bakıma çocuğunu camiye/hocaya gönderen aileler, çocuğuna temel dini bilgileri kazandırmak isterler. İşte bu noktada ebeveyn, çocuğunu okumaya göndereceği hocanın/abinin/ablanın, ehil olup olmadığını araştırmalı. Zaman zaman çocuğu dinden, ilimden soğutacak davranışlar sergileyen insanlara-az da olsa-rastlanabiliyor. Bu konuda dikkat edilerek kaş yapayım derken göz çıkarılmamalı.
Bilvesile Hayırlı Ramazanlar…