Yeni bir yıla başlıyoruz...
Bu yıl diğerlerinden biraz daha farklı..
Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin kuruluşunun 100. Yılı...
Yıllardır bir yalan üzerine kurulu olarak Lozan antlaşmasının üstüne atılan ve 100 yıla atfedilen hikaynin biteceği yıl...
Efendim çıkmayan madenlerin ortaya çıkartılacağı, yer altından yer üstünden fışkıran zenginliklerin gün yüzüne çıkacağı bir yıl!!!????
Yani kısacası hayallerle gelinen gerçeklerle tanışacağımız bir yıl geliyor..
Üstelik 100. Yıla denk gelen bir seçimle...
Yani kulluktan, insan olan seçme ve seçilme hakkı veren modern dünyanın bir parçası haline gelmemizi sağlayan Cumhuriyetin 100. yılında yine onun verdiği bir nimet olan seçme ve seçilme hakkı ile geliyor...
Oysa zamlar geliyordu... İnsanlar geçinemez duruma düşmüş vatandaşın halini anlayan kalmamıştı.
Sokaklar bağırıyor, ,isanlar mutsuzdu..
Seçim gündem olunca çıkmaz denilen, seçimi kaybetsem bile çıkartmam denilen EYT hem muhalefetin hem sivil dayanışmanın örneği olarak 2023’e girerken toplumun dayanışma ile kazandığı demokratik bir eylemin ürünü olarak halkımıza verilmiş oldu.
Ama ortaya başka bir gariplik nüksetti.. 8 Eylül 1999 öncesi sigortalı giriş olanlar ve prim ile yıl şartını tamamlayanlar emekli olacaktı.
Orada da patron işveren arasında yaşanan ayrımcılık girdi. İster o yılların hatası olsun isterse bu günün, fark etmez.. Hiç kimse asıl olan üretici ve esnafında hakkı gasp edilmemelidir.
İşçi 5000 prim şartı ile emekli edilirken esnafa 9000 prim şartının getirilmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu durum esnafı cezalandırmak onun sermayesini bitirmek ve değersizleştirmektir. Asıl işveren olan, o emekçinin hakkını gözeten ve yıllardır hem vergi hem istihdam sağlayan esnaf mağdur edilmemelidir. İşçi gibi o da fazla fark gözetilmeksizin yıl şartı ile emekli edilebilirse adalet sağlanmış bir döneme olan borç kapatılmış olur.
Ülkemiz şartlarında bu günün emeklilik sistemi insanımızı mezarda emekli ediyor. Bu durum insan için bir kayıp olarak ortaya çıkıyor. Zaten emeklimiz aldığı maaş ile geçinemezken bir de ‘mezarda emeklilik’ deyimini hak etmiyor. Bu nedenle emeklimize çağdaş ülkelerde olduğuı gibi alım gücü yüksek maaşler verilebilmeli ve emeklinin ek bir iş yapamasına fırsat vermeden AB ülkelerinde olduğu gibi sağlık, huzur ve mutluluık içinde ömrünün sonuna kadar yaşaması sağlanmalıdır.
Ülkemizde emekliler daha çok sosyal sorumluluğun çekirdek ailenin bir parçası olarak hayatını devam ettirmektedir. Sosyal sorumluluk diyorum çünkü; bir çok emekli yaşamının sonunda torununa bakmakta, ya da çocuklarına destek olmak adına ek bir işle hayatına devam etmektedir.
Bu durumun tek sebebi bir ailenin günümüzde asgari ücretin geçinme şartlarını sağlayamaması(İşvereninde bu yükü kaldıramadığı da bir gerçektir) anne baba çalışıyor olması gelecek ile kaygılar nedeni ile sürekli arayış içinde bulunmasından kaynaklı olarak emekli insanımız çocuklarının yanında torun bakmakta ve maddi anlamda destek sunmaktadır.
Ülkemiz gerçekleri emeklinin hak ettiğini yaşayamadığı yaşamının son deminde bile gezmek tecrübesini toplumla paylaşmak sosyal projelerde yer alması gerekirken asıl maaş yetersizliği ve çocuklarının geçinenemesi, iş derdi hayatının sonunu da düşünmekle geçirmesine yaşadıkları ızdırapla kimseye belli etmeden hayata tutunma girşimleri sürüp gitmektedir.
Onlar dışarıdan bakıldığında emekli, yaşamlarında ise emekçi ve ailenin direği olarak görülmeye devam etmektedir. Bizde emekli ya mezarda ya da eve yaşadığı çevreye hapsolmuş hayat demektir.
Yeni yıla girerken her yeni yılda dilediğimiz adaleti bu kez de dileyerek girmek istiyorum hem sosyal hem siyasilerin yaşam tarzında görmek istiyoruz.
DURAĞAN’DA ALKOLLÜ YAKALANAN AKP’Lİ OLURSA
Ama duyduğum bir hikaye biz değişmeyeceğiz dedirtecek... 2022’nin Ağustos ayında Durağan’dan sürgün edilen bir polis memurunun hikayesi biz siyasilere ‘yuh’ dedirtecek cinsten... Bunu bu güne kadar nasıl duymadım, bana nasıl intikal etmedi ona şaştım ve hala isim karışıklığı nedeni ile bir başka ilçeye ailesi burda memur olarak görev yaparken sürgüne giden o polis memuru ile görüşme ve tanışma şansım olmadı. Olayı sadece bir kaç yerden doğrulattım.. Durağan’da AKP’li bir esnaf ya da ilçe teşkilatından 100 promil alkolle yakalanması sonrası başlıyor hikaye... Trafik polis memuru doğru olanı yani gecenin bir vakti alkollü araç kullanırken yakalanan AKP’liye cezayı kesince kendini kraldan daha çok kralcı gören ve her istediğini sürme yetkisini kendinde hisseden vatandaş devreye siyasileri alıyor.. Bu dönemde memurumuzun, polisimizi ,askerimizi ne kadar zor şartlarda çalıştığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Gücün varsa ister 100 promil istersen hırsız ol seni koruyacak siyasiler oldukça cezayı hep ekmeğinin derdinde olanlar yer. Vatandaş mı? Onlar sadece polis görev yapmıyor asker ne duruyor diyerek şilkayet eder ama asıl sorumlusu olan siyasilerin yaptığı haksızılıklara, sürmelere ise seyirci kalmaya devam eder. Geçmiştede yaşanan ve bir polis memurunu Durağan dan sürülmesine vesile olan bu durum hala değişmedi, değişmiyor..
Vatandaş kahvede sokakta konuşuyor. Ama asıl acıyı çeken ailesinden çocuklarından uzak kalan o memura ne kadar destek olabiliyorsun? Birileri para ve güç ile insanları satın alırken, iktidar ile durumunu perçinleştiren devletten bile güçlü hale gelirse işte orada adalet bozulur, insan bozulur kısacası kendi çıkarları için adaletsizliğe boyun eğmeye başlar... Bizdeki durum budur. İster trafik memuruna ister görevini yapan bir başka arkadaşa görevinden dolayı kesilen ve sürgüne gitmesine vesile olanlar asıl haksızlığı bu ilçeye yapmaktadırlar. Sayın kaymakam ve sayın Sinop İl Emniyet Müdürü ailesi burda olup siyasi kesilen bir ceza ile sürgüne giden bu polis arkadaşa da umarım yeni yılla birlikte adaletinizi gösterirsiniz. Unutmayın sizde memursunuz, sizin başınıza geldiğinde nasıl canınız yanıyorsa onlarında ailesinin de çocuklarınında canı yanıyor ve adalet istiyorlar. Ama Durağan bunu hak etmiyor. Sebebi ne olursa olsun siyasi saiklerle devlet hareket etmez etmemelidirde....
AKP’li ismede 100 promil alkolle bana ceza kesemezler diyeceğine, araca binmemesi gerektiğini öğretin! Ona kurallara uyması gerektiğini söyleyin. Ya bir canı hayattan koparsaydı ya bir kazaya karışıp bir aileyi acıya boğsaydı yine koşarak emniyete ve adalete gidip ‘bizdendir cezaya gerek yok mu?’ diyecektiniz..
Önce adil olun adaletli olun.. Bu ilçe yıllardır bu siyasi anlayış yüzünden çok çekti.. Şimdi de çekmeye devam ediyor. Yazıktır, günahtır!
Yeni yılın adaletle, huzurla, sağlıkla ve mutlukla gelmesi dileği ile Cumhuriyetimizin 100. yaşında demokrasimizle taçlandıracağımız , adaletle hükmedilecek bir yıl olması dileği ile nice mutlu seneler diliyorum...